11 Şubat 2012 Cumartesi

İçimizdeki Yaratıcı


Çoğu insan için yaratıcı özellik sadece Yaratan’a ait olan bir özelliktir. Bunun içinde sadece ustalarının izinden giderek, onlar kadar iyi yapmak en önemli başarılarıdır. Jung “Yeni bir şey akıl ile değil, içeriden gelen bir oyun içgüdüsü ile bulunur. Yaratıcı zihin sevdiği nesnelerle oynar” diyor. Oysa birçok insan sadece başkalarını modelleyerek yaşıyor. Evlerini dekorasyon dergilerindeki sayfalar gibi döşeyen insanları düşünün. Eğer yeni döşenen ev insanın kendi zevkini anlatmıyorsa, duygularını okşamıyorsa içinde güven ve sevgiyi bulmak biraz güç olur. Yaratıcılık yaşamın doğal düzenidir. Yaşam saf yaratıcı enerjidir. Dolayısıyla yaratıcılık yeteneği, yaratıcı zihin bize Tanrı’nın olağanüstü bir hediyesidir. Onu her kullanışımızda Tanrı ile daha çok bütünleşir, ona daha çok yaklaşırız.
Puccini “Bu operanın müziği bana Tanrı tarafından aktarıldı. Ben sadece onu yazıp halka ilettim” diyor.
Brahms “ Fikirler bana doğrudan Tanrı’dan akar” diyor.
Louis Armstrong “Çaldığımız müzik yaşamın kendisidir” diyor.
Tüm bu müzisyenler yarattıkları şeyin Tanrısal olduğunun ve bu yaratımları sırasında ona daha da yaklaştıklarının farkında. Bizler de yaratıcı kanalımızı açtığımızda ve kullanmaya başladığımızda yaşamımızda güçlü değişimler olacaktır.
Birçok çocuk aslında içinde yaratıcı yanının kıpırdayıp durduğunu ve yaşama yansımak istediğini hisseder. Ama çoğu zaman yakınlarında olan ve maddi dünyayı göreceli olarak ondan daha iyi tanıdığını düşünen yetişkinler bunu bastırmak için elinden geleni yapar. Çünkü hayallerinin peşinden gitme düşüncesi maddi dünyaya ait bir düşünce değildir. Böylece çoğu insan yaratıcı enerjisini başkalarının yaşamlarına, düşüncelerine, planlarına odaklayarak kendi yaşamında olağanüstülükten kaçar. Yaratıcı enerjisini kabul eden, destekleyen ve hatta geliştiren çevrelerde büyüyen insanlarsa, hem kendileri için, hem içinde yaşadıkları toplum için, hatta bazıları tüm insanlık için mucizevi yaratımlarda bulunabilirler.
Picasso “Her çocuk bir sanatçıdır. Sorun büyüdükten sonra da sanatçı kalabilmektir” diyor.
Günümüzde sıfır noktasına inebilmek için yapılan tüm meditasyonlar, şimdi de kalabilmek için ulaşılmak istenen düşünce(sizlik) hali, ya da bir psikologa giderek aklının saplantılı düşüncelerinin dışına çıkarak, kendine yeniden ulaşma çabası, sonuçta doğuştan bizimle olan, büyüdükçe kaybettiğimizi sandığımız saf yaratıcı önsezilerimizi yeniden kazanabilmek için yaptığımız eylemlerdir.
Üniversitenin ilk günü Bilim Felsefesi dersinde bana doğru yerde olduğumu gösteren, sonrada yaratıcılık ve özgünlük konusunda ilginç yöntemler kullanarak katkıda bulunan Nuray Sungur hocama en içten teşekkürlelrimle.
Kartal ÖZAL
PDR ve Davranış Bilimi Uzmanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler!...