6 Haziran 2013 Perşembe

Ramtha’nın bahsettiği “Gri Adamlar” İndigolara karşı!...

Geçen hafta Gezi Parkında başlayan şiddetsiz eylemle Türkiye’de sivil sesin organize olabildiğini, her türden kutuplaşmanın “Üç tane ağaç, bir karış toprak” için politize olmadan birleşebildiğini görmek çok sevindirici.
Devrim ve aşk üzerine okuduğum en güzel romanlardan biri Vedat Türkali’nin “Bir gün Tek Başına” sıydı. Bu romanda Türkali, Türkiye’de devrimci hareketin başarısız olmasını karşısında  burjuvazinin olmamasına bağlıyordu. Yıllar içinde bir burjuva kültürü oluştu mu, bunu sosyolog arkadaşlara sormak lazım. Ama bir nebze oluştuysa bile, işte o burjuvaların yetiştirdiği çocuklar bugün Taksim’de taşsız, sopasız, şiddetsiz eylemlerle bir devrim gerçekleştiriyorlar. “Canım bir süre sonra hepsi unutulur”  diye düşünenler varsa şunu söylemeliyim. “Taksim’de indigoların önderliğinde başlayan bu devrimin dünyadaki spiritüel hazırlıkları doksanlardan beri sürüyor. Yani birkaç kişinin durup dururken aklına gelen bir şey değil bu yaşananlar, ruhsal anlamda yıllardır ekilenlerin sonucu. Gazın, suyun, copun şiddetine rağmen, insanların giderek çoğalmasını bazı insanların aklı almıyor biliyorum. Çünkü bu aklın değil, ruhun devrimi ve artık hiçbir şey aynı olmayacak.” Dolayısıyla bu bilinç evrimine uyum sağlayabilen, dönüşebilen, değişebilen politikacılarla güzel günler göreceğiz. Şu anki yapıyla pek mümkün görünmese de, her geçen gün yaratılan sinerjiyle bu yapıda oluşacaktır.
Konu sadece alanını korumak olduğunda bu milletin dayanma gücünün ne kadar yüksek olduğunu bize 275 kiloyu kaldıran Seyit Onbaşı, orduya sadece 8 saat kazandırabilmek için ölen Yahya Çavuş, Çiğiltepeyi ele geçiremediği için utancından intihar eden Albay Reşat bey göstermişti. Biz bugün onları unutmuş gibi davranıyor olsak da, bu onların gerçek olmadığını göstermez. Tıpkı birileri yok saysa, küçümsese de Taksimde binlerce insanın sürekli nöbet değişiminde olması gibi. Ramtha seksenlerde gri adamlardan, onların dünyanın globalleşmesindeki, ekonomisindeki ve elbette savaşlardaki rollerinden bahsetmiş ve bizi bu günler için uyarmıştı. O gri adamlar şimdi “Ne güzel uyuyorlardı kardeşim, niye uyandırıyorsunuz” diye iç geçiriyorlardır. Ezoterizm eğitimlerimde benimde en çok üzerinde durduğum konulardan biri dünyanın negatife doğru düşüş sürecini halen devam ettirdiğidir.
Yeterince inanırsak yapamayacağımız hiçbir şey yok bizim, yeter ki kimsenin maşası olmayalım, politize olmadan ağaca, toprağa, vatana sahip çıkalım. Biz Anadolu insanıyız. Doğu ile batının, eril ile dişinin, akıl ile ruhun birleştiği yerdeyiz. Bugün ülkemizde yaşanan her şey gün gelecek tüm dünyaya ışık tutacak.
Bu arada yıllar önce Berlin’de aklıma gelen bir anımı paylaşmak istiyorum sizinle. Ben küçükken babaannemler Harbiye - Elmadağ’da otururdu. 9-10 yaşımdan itibaren özellikle kış aylarında bazen bir demet çiçek alıp ziyaretlerine gitmek, büyükbabamla Cumhuriyet gazetesinin Pazar bulmacasını çözmek benim için büyüdüğümü göstermek demekti. 1978 kışında bir pazar aynı niyetle gittiğimde, büyükbabamın Gezi Parkında olduğunu söyledi babaannem. Yanına gittim, Gezi Parkında bir kestane ağacının şahitliğinde iki saat bulmaca çözdük kara kışın ayazında. Nasıl üşüdüğümü bugün gibi hatırlıyorum. Bu anıyı belki otuz yıl sonra yine kara kışın ayazında gittiğim Berlin’de bir parktan geçerken tekrar hatırlamıştım. Bu büyükbabamla baş başa geçirdiğim tek andı, ya da benim gerçekten yalnız olduğumuzu hatırlayabildiğim tek anı. O zamanlar orası gerçekten Gezi Parkıydı. “Şimdi Gezi Parkındaki tüm şiddetsiz eylemciler büyükbabamla yalnız kaldığım tek ana şahitlik eden o kestane ağacına sahip çıkarak, anılarıma, geçmişime, bir o kadar da geleceğime sahip çıkıyorlar aslında.” Herkese yürek dolusu teşekkürler!...
Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL

PDR / Davranış Bilimi Uzmanı