29 Mart 2017 Çarşamba

Mr.Nobody ve Olasılıklar dünyasındaki seçimleri üzerine

Dün “Sinema Salısı” etkinliğimizde Mr.Nobody vardı. Filmin "biraz J zorlayıcı" olduğunu biliyorum. Sinema dünyasının büyük sıkıntılarından biri, yönetmenlerin kısıtlı süreye bir sürü mesaj sıkıştırmaya çalışma kaygısıdır. Bu bazen şu anda vizyonda olan “İstanbul Kırmızısı” gibi gişede fiyasko ile sonuçlanabilir. Açılan bir sürü konu, kapatılamamış ve havada kalmıştır çünkü. Bu bir anlatım sorunudur. Anlatıcı kısa sürede çok şey gösterme kaygısını taşıyorsa, bazen anlatma yolu olan makale, kitap, film veya seminer çok sıkıcı hale gelebilir. Dün izlediğimiz Mr.Nobody’de Belçika’lı yönetmen Jaco Van Dormael’in başarısı da açtığı her konuyu, (ki bu konular kuantum fiziği, olasılıklar evreni, sicim teorisi, davranışçı psikolojinin deneyleri, evrim teorisi, kelebek etkisi, dünyaya gelmeden önceki şeçimlerimiz, gelecek regresyonu vb. iddialı konulardı) tamamlayabilmiş olmasından geliyor.

Nelerden bahsetti film kısaca hatırlayalım. Bu arada haftalardır konuştuklarımızla da birleştirelim.
Mesela, davranışçı psikolojinin öncüsü Skinner’in deneyiyle açılıyor film. 
Pek çok canlı gibi güvercin de, kumandaya basmasıyla ödül arasındaki ilişkiyi hemen kurar. Ancak, bir zaman ölçer aracılığıyla her 20 saniyede bir yem verildiğinde güvercin düşünmeye başlar: “Bunu hak etmek için ne yaptım?”

Eğer o anda kanatlarını çırpıyorsa davranış biçiminin olup bitenler üzerinde belirleyici bir etkisi olduğunu düşünerek bunu sürdürür. Buna “Güvercinin Batıl İnancı” denir. Bu durum her şeyin bilinmeyene sürüklendiği bu olasılıklar evreninde, var olduğu olasılığından hareket eden nesnenin “durumu bilinebilir kılma çabasıdır” aslında.

Mesela, seçimlerimizin buraya gelmeden önce belirlendiğini, sanılanın aksine anne ve babamızı bizim belirlediğimizi ve bunun bize Unutuluş Melekleri tarafından unutturulduğunu söylüyor. Kuran da Bakara Suresi, 7.ayetinde: Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir ve gözlerinin üzerinde de gerçekleri görmeye engel bir perde vardır; böylelikle gerçeği görmezler, en büyük azap onlara hazırlanmıştır. der. Bu azap dünyada ki geleceğimizi bilmediğimizi zannetmek, dolayısıyla kaderimizin elimizde olduğunu fark etmemek olamaz mı?

Mesela, gelecek regresyonu anlatırken kader dairesinde bize olasılıklarımızın gösterildiğinden ve geleceğimizi kendi seçimlerimizin belirlediğinden bahsetmiştik. Burada da Mr.Nobody’nin olasılıkları hayatındaki 3 kadınla ve onlarla yaşadığı 5-6 ayrı hayatla sınırlanmıştı. Mr.Nobody’nin sorunu “bu hayatların hepsini hatırlamasından” kaynaklanıyordu. Film konuyu zaman boyutu üzerinden yine seçimlerimize getirdi.

“Hiçbir seçim yapmadığımız sürece her şey ihtimal dahilindedir.”

Muhabir: Bütün o hayatlardan hangisi gerçek olan?...       Cevap gerçekten efsane değil miydi?J
Mr.Nobody: Anlattığım hayatların hepsi gerçek. “Seçilen her yol doğru yoldur.” (Bunu birçok kez tekrar etmedik mi? Geçmiş için kendinizi yargılamayın, o şartlar içinde verilebilecek en doğru kararı verdiniz, diye birçok kez söylemişimdir.

“Yaşanılanlar bambaşka şekillerde olsaydı bile yine de aynı anlam ve değeri taşırdı.” Tennessee Williams

Muhabir: Hem ölüp, hem burada olamazsınız? Var olmamanız imkansız!
Mr.Nobody: Sen kendinin var olduğundan nasıl bu kadar emin oluyorsun? Sen de yoksun, ben de öyle! Biz sadece 9 yaşındaki bir çocuğun hayal dünyasında yaşıyoruz. Bizi imkansız bir seçimle karşı karşıya kalan 9 yaşındaki bir çocuk hayal ediyor. (Matrix filminin de önermelerindendi, aslında kaşık yok)
Mr.Nobody: Satrançta yapılabilecek en iyi hamle, hamle yapmamak olursa buna “zugzwang” denir. “Önceden neler olacağını bilmediğinden seçim yapamıyordu, şimdi de neler olacağını bildiğinden seçim yapması imkansızlaştı.”
Zug: Hareket, Zwang: Zorlama, baskı   Zugzwang: Harekete, seçime zorlamak.

Çocuk babayla kalmak ve anne ile gitmek arasında bir seçim yapmak zorunda kaldığında, kendisi için gerçek çözümü, her şeyi yıkmak ve yeni bir yol seçmekte bulmadı mı? Böylelikle sahilde beklediği hayatının aşkı Anna ile tekrar buluşabildi. (Filmin başında aynı sahilde anne ve babalarını izlerken Anna “Neler olacağını bilmek eğlenceli olmazdı ama!) demiyor muydu? Hatırlayın, daha birkaç seminer önce Kader Ajanları filmini izlerken “Seçimlerimizi buraya gelmeden önce yapmış olsak bile, her an yeni bir seçim yapma hakkımız var. Tanrısallığımız buradan geliyor. Her an kendimiz için yeni bir kader yazabilir, yeni bir yol seçebiliriz.” demiştim.

Sonuç olarak kısa zamana çok şey sıkıştıran muhteşem bir film izledik bence. Hele uzayda uçan bisikletler duvara panosu yapılacak kadar güzel, epik bir çağrışım değil miydi?

Sevgiyle ve aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimi Uzmanı/Regresyon Psikoloğu

3 yorum:

  1. Uzun zamandır bu kadar düşündüren...bu kadar kalbimi sıkıştırıp,panikleten ama bir o kadar da rahatlatan bir şey yaşamamıştım... seçiminiz için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  2. Kartal Hocam, çok güzel bir filmdi. Belgesel tadında olmasını ben sevdim. Filme çok şey sıkıştırılmış çabası yada havada kalmış gibi gelmedi. Filmin Güvercinin batıl inancı ile başlaması çok hoştu. Filmde detayları sevdim. Hani meyve tabağı ve farenin değişim sahnesi çok güzeldi. Keza Çocuğun tüylerinin diken diken olmasının gösterilişi etkileyiciydi. Bunun gibi bir sürü sahne var aklımda olan. Film bittiğinde geleceği bilmiyor olmadığıma sevindim. Kendi seçimlerimi düşündürdü.

    YanıtlaSil
  3. 9 yaşında bir erkek çocuğunun anne ve babası arasında  seçime zorlanması ile başlayan ve  kendimizi  bir olasılık hayat   probleminin içinde hissederken  3 kadın 5 hayat ile sınırlanması  üzerine kurulmuş  bir film. Seçmeye  zorlandığımız zaman ve seçim yaptığımız anda dış etkenlerin de seçim yaptığımız anlara ne kadar etkisi olduğunu gösteriyor. ( Annesinin treninin peşinden koşarken ayakkabısının  bağcığının kopması). Başka yerlerde  verilen yanlış bir kararın ya da gözden kaçan bir ayrıntının bile hayatımıza etkisini görüyoruz. Seçimlerimiz dışında hesaba katmadığımız %50'ler. Sanırım en çok hesaba katamadıklarımızdan etkilendim.. Elis' in kuaförde çalıştığı zaman geçmişte saplantı haline getirdiği kişiyi tanımaması,  geçmişte takılıp kaldığımız ve ilerleyemediğimiz anların bize ayna tuttuğu bir sahne.  Mr.  Nobody' nin Anna takıntısı da ayrı bir mevzu :) İzlerken keyif aldım... Teşekkürler 

    YanıtlaSil

Yorumunuz için teşekkürler!...