24 Mayıs 2017 Çarşamba

Melekler Şehri

Dün “Sinema Salısı”nda sezon finali yaptık. Yanlış hesaplamadıysam tam 26 film izlemişiz, bunların yarısından çoğu seminer tadında geçmiş. Sürekli devam eden 10-12 civarında katılımcımız olmuş, toplamda 50 ye yakın farklı kişiyle anılar biriktirmiş, ruhlarına dokunmuşuz.

Dünkü finalde izlediğimiz “Melekler Şehri” filmi, aşık olduğu kadın için sonsuzluğu terk eden ve düşen bir meleğin hikayesini anlatıyordu.

“Dokunduğum zaman elimi hisseden birini istiyorum” diyordu kadın ve filmin sonuna doğru sevdiği kadını sonsuzluğa yeni uğurlamışken yanındaki meleğe “Mutlaka yapardım. Saçını bir kere koklamak, onu öpmek, elini bir kere tutmak her şeye değerdi. Sonra onsuz yaşamak bile buna değerdi” diyordu adam.  

Hani, Halil Cibran bir şiirinde “Ruhum bana fısıldadı ve güçlü ve zayıf olarak ikiye ayırdığım insanların, aslında benim gibi olduğunu söyledi. Acıdığım veya imrendiğim insanların, takip ettiğim veya meydan okuduğum insanlardan aslında hiçbir farkım olmadığını söyledi” diyordu ya.
Her yaptığım konuşmada, seminerde en çok konuştuğum konulardan biridir sıradanlığımız. “Hem öğretmeniz, hem öğrenen bu hayatta. Asla kusursuz değiliz, ama sürekli kendi en iyi halimize yürüyoruz, inatla.”

Sinema akşamlarından birinin sonrasında Reyhan’la kahve içerken, “Bu dünyadan şu anda gitmem gerekse, görevimi yapmış hissediyorum” demiştim. Bu tatmin bana yeter diye düşünürken, dün tüm katılımcı dostlar harika sürprizlerle gelip, beni çok duygulandırdı. Her ayrıntının ne kadar ince düşünülmüş, üzerinde ne kadar çalışılmış olduğunu gördüğümde “değerlilik” duygumun bedenime sığamadığını fark ettim. Bu her insanın bir gün tatması gereken bir duygu. Karşılık beklemeden verdiğin zaman, hayatında sana verdiğini bana bir daha gösterdiler.


“Biliyorum benim özüm, onların özü. Benim vicdanım, onların vicdanı. Benim içimde parlayan ışık, onlar sayesinde yanıyor. Benim yolculuğum, onların yolculuğu aynı zamanda. Onlar yükseldiğinde, bende yükseliyorum. Onlar ışıldadığında, bende şarj oluyorum.”

Ruhum bana fısıldadı ve dedi ki “Işığı taşıyan olsan bile, sen ışığın kendisi değilsin.” 

Ruhum bana fısıldamadan önce inanıyordum, ruhum bana fısıldadıktan sonra şimdi biliyorum. Ruhum bana fısıldadı ve dedi ki “Zamanı dün, bugün ve yarın diye ayırma. Geçmişi asla geri gelmeyecek, geleceği asla ulaşılamayacak sanma, yapılan her şey şimdi ve burada değişebilir. Unutma, burası, orası, şurası yok. Sen her yerdesin.”

Harika bir yaz geçirmeniz dileğiyle. Seneye bizi daha zorlu, ama bir o kadar keyifli bir sezon bekliyor :-)


İyi ki varsınız, her şey sizinle daha güzel.

Sevgiyle ve Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL

PDR/Davranış Bilimleri Uzmanı/Regresyon Psikoloğu

1 yorum:

  1. Kartal hocam o kadar güzel yazmışsınız ki, duygunuz o kadar net hissediliyor ki, her satırı duygu dolu çok anlamlı.
    “Bu dünyada şu anda gitmem gerekse, görevimi yapmış hissediyorum.” cümlenizi bende bir gün gönül rahatlığıyla söylemek istiyorum.
    “Belki duygular bedenin taşıyamayacağı kadar yoğunlaşıyor. Aklın, duyguların çok güçleniyor ve bedenin ağlamaya başlıyor.” Melekler Şehri.

    YanıtlaSil

Yorumunuz için teşekkürler!...