19 Temmuz 2017 Çarşamba

Bonding İlişkisi

Merhaba,
Bu hafta regresyon koçluğu grubumuzla yapacağımız Anne Karnı ve Şimdiki Yaşam Regresyonu eğitimi için notlarımı karıştırırken, geçtiğimiz yıllarda ABÇ Dergisinde yayınlanan bir röportajımı sizinle paylaşmadığımı fark ettim. Bence oldukça önemli olan bu konuyu sevgiyle ilginize sunuyorum.

Sn.Kartal Özal, pedagoji eğitimi almış bir davranış bilimi uzmanı olarak, regresyon terapisi ile ilgilendiğinizi ve oldukça ilginç çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Okuyucularımızı da yakından ilgilendiren anne karnı ve çocukluk dönemi travmaları hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?
Elbette. Bebekler henüz anne karnındayken, hem annenin iç dünyasında, hem de çevrede olanları algılayabilir ve birçok bebek için travma anne karnında “bonding ilişkisi” nin kurulamaması ile başlar.

“Bonding İlişkisi” nedir?
Bonding ilişkisi, anne ile çocuk arasındaki temasla kurulan ilişkidir. Döllenme ile başlayan ve anne karnında iken daha da gelişen “birbirine ait olma, bütün olma” duygusudur. Bu duygu bebeğe anneye karşı güven geliştirmesi konusunda yardımcı olurken, annesine de bebeğini anlaması ve ona yardımcı olması, yol gösterebilmesi konusunda “özgüven” kazandırır.

Mesela özellikle anne karnında bu ilişki hangi sebeplerle bozulabilir?
Örneğin anne;
– Planlı bir hamilelik yaşamamış  ve bebeği düşürmeye çalışmış olabilir,
– Bebek anne karnında kordon dolanması yaşamış veya ölü doğmuş olabilir,
– Bebek henüz anne karnındayken veya sonrasında anne bir yakınını (abi, abla, anne, baba gibi) kaybetmiş olabilir,
– Bebek erken veya sezaryenle doğmuş, sonrasında bir süre kuvözde kalmış olabilir,
– Ebeveynleri bebek doğmadan veya hemen sonrasında boşanmış olabilir,
Bunların hepsi bu ilişkinin bozulması ve travma oluşması için etken olabilir.

Peki, Bonding İlişkisi doğum sonrasında nasıl devam eder?
Doğum anında anne ve bebek arasında sanki bir “ilk görüşte aşk” başlar. Bu nedenle doğumun mümkünse normal doğum olması ve ardından mutlaka anne-bebek buluşmasının hemen oracıkta yaşanması gerekir. Bilimde bunu yakın zamanda kabul ederek normal doğuma destek vermeye başladı. Bu durumda hem hamilelik sonrasında görülen depresyonlarda azalma olabilir. Hem de annenin bebek üzerindeki güven verici duruşunun, ileride bebek tarafından desteklenmesine, anne-bebek bağının kuvvetlenmesine son derece olumlu etkileri olacaktır.

Peki, ebeveynler tarafından çocukluk çağında oluşabilecek bu travmaları iyileştirici bir tutum veya bilinç ortaya konamazsa bunun ileride doğurabileceği olası sonuçlar konusunda bizi aydınlatabilir misiniz?
Özelikle bebek, anne tarafından karşılanmayan, eksik kalan duyguları başkalarından karşılamaya çalışabilir. Bu durumda yakınlarından (anneanne, babaanne, teyze, hala vb.) olumlu destek görürse sağlıklı bir benlik duygusu geliştirip ileride özsaygısı yüksek, ne istediğini bilen bir birey olabileceği gibi, taciz veya fiziksel şiddete maruz kalarak, ikili ilişkilerinde halen bu olayların yarattığı blokajı hisseden ve uzun süreli ilişkiler kuramayan, fiziksel bedeninde olduğu kadar, duygusal bedeninde ve benliğinde de yaralar açılmış bir birey haline gelebilir.
Mesela beklemediği bir anda hamile kalan, hamilelik sırasında birçok sorunla uğraşan, doğum sonrasında değil bebeğe ilgi göstermek, kendi ilgi ihtiyacında olan bir anne farkında olmadan bu ihtiyacını bebeğin yardımı ile karşılayabilir. Bu durumda çocuk kendi duygu ve düşüncelerini yaşayabileceği bir ortam bulamayacak ve ileride bu zayıf anneyi terk edecek özgüvene sahip olamayacak, hayatı boyunca hayır diyemeyen, istemediği konularda fikrini beyan edemeyen, sürekli başkalarını önceliklendiren bir birey haline gelecektir.
Her travma veya ihmal çocuğu kendinden biraz daha uzaklaştırır. Kendinden uzaklaşan çocuk giderek daha fazla çevresinin esiri durumuna gelir. Herkesçe kabul gören davranışlara mutlaka uyum sağlama çabası gösterebilir, gereksiz amaçları gözünde büyütebilir ve onları gerçekleştiremeyince büyük kırılmalar yaşayabilir.

Bu noktada sizin çalışmalarınız bu kişilere ne gibi yararlar sağlıyor?
Çocukluk çağı travmalarının kuşaktan kuşağa aktarılma özelliği vardır, ta ki bir kuşakta bu döngü dışarıdan müdahale ile kırılana dek.
Yaptığımız çalışmalar aracılığıyla kişi bu olaylardan dolayı birikmiş olan ve yıllardır içinde tuttuğu olumsuz enerjiyi boşaltır. Şimdiki hayat regresyonu da tıpkı geçmiş hayat regresyonu gibi, kişinin karanlıkta kaldığı sanılan ama kişiyi olumsuz etkileyen olayların izlerini temizlemesine aracı olur. Yaşamına anlayış, rahatlama, hafifleme, huzur ve sakinlik gelir ve çocuklukta yer etmiş olan negatif inanç kalıpları değişir. Çocukluk korkularından kurtulur ve kişi hayatından keyif almaya, birey olmaya, psikolojik olarak kendisini tam ve bütün hissetmeye başlar.
Anneler biraz önce bahsettiğimiz olası travma doğurabilecek normal dışı durumların yaratacağı sonuçları küçümsemez, bunun yerine bebeğin artık daha fazla ilgi ve sıcaklık ihtiyacı duyabileceğini göz önünde bulunduracak cesareti gösterebilirlerse, çocukluk travmalarını aşma noktasında dev bir adım atmış olacaklardır.

Sevgiyle ve Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimi Uzmanı/Regresyon Psikoloğu