17 Ocak 2018 Çarşamba

Hayatına güvenebilirsin

Bu hafta Sinema Salısı’nda sevgili Louise Hay’in “Hayatına güvenebilirsin” dvd sini izledik. Çok basit bir dille aslında ihmal ettiğimiz kişinin kendimiz olduğunu, kendimizi sevmeyi pek bilmediğimizi ve gerçek mutlulukların küçük anlarda saklandığını anlatıyor. Herkese bir pratik yaptırıyor. Herkesin çok mutlu olduğu 6 anı yazmasını istiyor. Sizde ailenizle deneyebilirsiniz. Özellikle çocukların mutluluk anlarını dinlemek size çok ilginç gelecektir. Sonra afirmasyonların önemine dikkat çekiyor. “Sakın unutma” yerine “Lütfen hatırla”yı koymanın faydasına değiniyor.

Kişisel gelişim yolculuğuna başlayan herkesin çevresinden gelen ortak bir geri bildirim vardır. “Sen çok bencilleştin. Artık seni tanıyamıyoruz.” 

Çünkü o güne kadar hayatınızın merkezinde eşiniz, işiniz, çocuklarınız, anne-babanız, arkadaşlarınız vardı ve siz onların mutluluğu için her şeyden vazgeçebiliyordunuz. Bu sizi eşsiz bir “kurban” yapıyordu. Çoğunlukla belirttiğim gibi size bunu yaptıran şeyin içinizdeki “müthiş iyilikseverlik, şefkat veya karşılık beklemeyen sevgi” olduğuna inanıyordunuz. Ya da çevreniz sizi buna inandırmıştı. Oysa gerçek duygunuz “suçluluk, gereklilik, yükümlülükler, hatta kibir duygusu” bile olabilir. Öyle ki sizde olan tüm bu sevecenliği cömertçe harcadığınızdan belki de çevrenizde buna en çok ihtiyaç duyabilecek sevdiklerinizi ihmal ediyor bile olabilirsiniz. En çokta kendinizi elbette.

Gerçekten kendiniz olduğunuzda ise "varoluş amacınız"a yaklaştığınızı hissedersiniz, eşsiz bir “kişisel bütünlük duygusu” içinizi kaplar, artık yeteneklerini ihmal eden, hayallerini erteleyen kişi olmaktan vazgeçip, kendi potansiyelini hayata geçiren kişi olmuşsunuzdur. İşte bu tüm yaratılışın destekleyeceği şeydir. O zaman etrafınızda gerçekten ışığınızdan faydalanacak harika insanlar doluşur. O zaman kibirle değil içtenlikle verirsiniz. Çünkü artık verdiklerinizin sizden değil de daha yüce bir sistemden geldiğini, sizin kaynak değil de sadece aktarıcı olduğunuzu fark edersiniz. İşte o zaman bütünün potansiyeline de sahip olabildiğinizi, sizdekinden çok daha fazlasını kullanabildiğinizi fark edersiniz.

İzlediğimiz tüm filmler, belgeseller, katıldığımız tüm seminerler, okuduğumuz kitaplar içinize sadece bir tohum eker. Bu tohuma dikkatli bakmaz, özenle üzerinde çalışmaz, onu geliştirmezseniz kuruyup gider. Sonra başkasının tohumdan büyütüp geliştirdiği ağacı gördüğünüzde içinizde fırtınalar kopar.  Yaratan ne kadar adaletsiz davranmıştır, sizi hiç sevmiyordur, hayatın size düşen yanı hep keder olmuştur vs. Oysa gerçek gözünüzün önündedir. Size ekilen tohumu ne kadar sahiplendiniz? Başkalarının ağacına haset mi edeceksiniz, yoksa kendi tohumunuzu besleyecek misiniz? Bu tohumun en önemli yanı yaşam amacınız. O zaman sorun kendinize, “Neden buradasınız?”

Sevgiyle ve Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimi Uzmanı/Regresyon Psikoloğu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler!...