22 Şubat 2018 Perşembe

On temel "iyi anne" mesajı


Terapist - Yazar Jasmin Lee Cori’nin “Var’olan Annenin Yok’luğu” kitabından on temel “İyi Anne” mesajını paylaşacağımı söylemiştim. Hadi biraz inceleyelim. Bakalım “İyi Anne” mesajı olduğunda veya olmadığında neler oluyormuş.

1.Burada olduğun için mutluyum: Bir çocuğun daha anne karnından itibaren duyması gereken ilk mesaj budur. Bu mesaj bebeğe değerli ve istenen biri olduğunu hatırlatır.

Bu mesaj alamazsak “Belki de burada olmamalıyım. Burada istenmiyorum.” sonucunu çıkarabiliriz.

2.Seni görüyorum, sen gerçeksin: Bir anne bu duyguyu uyumlanıp, çocuğuna ayna olarak verebilir. Annenin en önemli rollerinden biri yansıtıcı olabilmesidir. Örneğin neyi sevdiğini, neye önem verdiğini bilir. Alışkanlıklarına değer verir. Böylelikle çocukta kendisini tanıyacaktır.

Eğer anne tarafından görülmediğimizi hissedersek, “görünmez olduğumuz ve gerçekte var olmadığımızı” düşünebiliriz. Bu bizim aşk, kariyer, arkadaşlıklar gibi alanlarda fark edilebilmek için kendi kimliğimizi feda edebilmemize yol açar. Kötü alışkanlıklar veya arkadaşlıklarda kaybolup annemizin bizi yeniden bulma çabasına girmesini umabiliriz.

3. Benim için özelsin: Bu mesaj çocuğa olduğu tüm haliyle kabul edildiğini hissettirir. O zaman bebek kendisini başkalarıyla yarışırken bulmaz.

Eğer olduğumuz gibi kabul edilmezsek, kabul edileceğimiz kişi olmak için kendimizden ödün veririz. Bu bizim sadece onaylanma ihtiyacı için kendi yaşamımızdan vazgeçmemiz anlamına gelir.

4. Sana saygı duyuyorum: Bir anne bu mesajı çocuğunun kararlarını, seçimlerini kabul ettiğini, onun eşsizliğini desteklemek için kullanmalıdır. İçten bir şekilde kendisine saygı duyulduğunu ve sevildiğini hisseden çocuk, ailesini taklit etmek ve kopyalamaktansa yeni şeyler keşfetmek için teşvik olur.

Eğer bize saygı duyulmadığını hissedersek, öz değerimizi kaybederiz. Bu durum değersizlik duygumuzun temelini oluşturabilir. Böylelikle kendi ayaklarımız üzerinde durmaktansa, başkalarına bağımlı kişiliklere dönüşebiliriz.

5.Seni seviyorum: Sevgiyi ifade etmenin en etkili yolu, sadece söylemek değil, dokunuşlar, yüz ifadesi, gösterilen özenle desteklenmesidir.

Yeterli sevgi akışı olmadığında, “Başkalarının istediği gibi biri olursam sevilirim” gibi yanlış bir inanç kalıbı geliştirebiliriz.

6.İhtiyaçların benim için önemli. Benden yardım isteyebilirsin: Bu bir öncelik duygusunu ifade eder. Bu çocuğa ihtiyaçlarını benden saklamak ve onları kendi başına karşılamaya çalışmak zorunda değilsin demektir. Bazen “Her şey yoluna girecek” diyen bir anne gerçek bir sığınak olabilir.

Annenin bizim ihtiyaçlarımızı karşılamayı istemediğini hissedersek, “İhtiyaçlarım başkaları için yük, ihtiyaçlarım öncelikli olmamalı” kanaatine kapılabiliriz. Bu derin bir yalnızlık getirir.

7. Buradayım. Sana zaman ayırırım: Bu bir rahatlık ve güven hissi sağlar. “Hayatın boyunca var olacağım.” demektir. Bu ayrıca annenin destek olabildiğini gösterir. “Yapabilirsin. Arkandayım.” sözleriyle öz değerimizi yükseltebilir.

Eğer anneden bu konuda desteklenmezsek, kimsenin bize gerçekten değer vermeyeceği düşüncesini geliştirebiliriz. Bu yetişkinlikte yuva algısı oluşturmakta sıkıntı çekmemize neden olabilir.

8. Seni güvende tutarım: Güvende olmak hissi bir çocuk için dışa yönelmenin ve rahatlamanın temel unsurudur. Çünkü arkasındaki anne bir “ilk müdahaleci” dir. Koruyucu kalkanı bizim kendimiz olmamızı sağlar.

Güvende hissetmezse dünyanın içine kendisini bırakmaz, kendisini ve dünyayı keşfedemez. Böylelikle yaşam amacından da uzaklaşmış olur. O zaman içe döner ve savunmacı bir kişilik geliştirir. Korunma hissi olmazsa, yaşam karşısında kendimizi ezik hissederiz. Bu bizi kabuğumuzda saklanmaya iter. Beyaz atlı prensi bekleyerek bütün bir ömrü harcayabiliriz.

9. Bende huzur bulabilirsin: Birincisi, korunaklı bir alanı işaret eder. İkincisi annenin ulaşılır olduğunu gösterir. Herkes oynamak zorunda olmadığı, kendi gibi olmaktan çekinmediği bir yere ihtiyaç duyar. Bu kişilerde sağlıklı bir “ait olma” duygusu geliştirir.

Anne ile olmak sürekli diken üstünde olmak, eleştirilmek ve yargılanmak durumuna dönüşürse, bu bizi çok yanlış eş veya yaşam seçimlerine götürebilir. Dahası artık dönebileceğimiz bir anne kucağı da olmadığından partnerimizin insafına kendimizi bırakabiliriz.

10. Senden hoşlanıyorum. İçimi aydınlatıyorsun: Sadece saygı duyulmak değil, çevremizdekilerin bizim varlığımızdan keyif aldığını göstermesi, bizimde tüm ışığımızın ortaya çıkmasına neden olur. Küçükken harika yaptığınız şeylerde nasılda desteklendiğinizi hatırlayın.

Eğer bu duyguyu alamazsak kendimiz sabote etmemiz kaçınılmazdır. Artık ışığımız parlamayacağından, sadece başkalarının manipülasyonlarıyla ilerler, asla kendimize güvenemeyiz.

Sevgiyle ve aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimi Uzmanı/Regresyon Psikoloğu

20 Şubat 2018 Salı

Var'olan Annenin Yok'luğu


Bu kitabın ismini bir danışanım verdi. Şu anda basımı tükenmiş, ancak ne yapıp edip buldum. Terapist - Yazar Jasmin Lee Cori’nin uzmanlık alanı “Çocukluk döneminde kötü muamele görmüş veya ihmal edilmiş yetişkinler.” Kitap beni hızla içine çekti, belki ilerde bir seminer içeriği bile oluşturabilir.

Sizinle içindeki bazı bölümlerini paylaşmak istiyorum. Yazar, açılışta bir şiirle girmiş.

Anne, Neredeydin?
İlk adımlarım uçabileceğini gören yavru bir kuş gibi, mest olmuş halde,
Arkama baktığımda gülüşüm yüzümde dondu
Seni bulamadım,                                                                           Anne, neredeydin?
Okulun ilk gününde tangır tungur bir otobüste,
Yabancı bir yere giderken,
Çocuklar bağrışıp büyükler birbirleriyle arkadaşlık ederken,                                               
Bütün dünya bana yabancıydı,
Anne, neredeydin?                                                                                                                    
(...)                                                                                                                                       
 Baktın ama beni görmedin,
Sıcaklığın küçük kız kalbime hiç ulaşmadı,
Neden birbirimizi kaybettik?                                                                                                         
Anne, neredeydin?

Regresyon terapisinde en çok üstünde durduğum konulardan biri anne karnı ve şimdiki yaşam travmalarıdır. Hayatımızda sadece birkaç deneyim annelerimizle kurduğumuz bağ kadar derindir. Bu duyguların kökeni çok derinlere inebiliyor. Buna Bonding İlişkisi diyoruz. 
“Bonding ilişkisi, anne ile çocuk arasındaki temasla kurulan ilişkidir. Döllenme ile başlayan ve anne karnında iken daha da gelişen “birbirine ait olma, bütün olma” duygusudur. Bu duygu bebeğe anneye karşı güven geliştirmesi konusunda yardımcı olurken, annesine de bebeğini anlaması ve ona yardımcı olması, yol gösterebilmesi konusunda “özgüven” kazandırır.” Aşağıdaki linki okuyabilirsiniz.

Anne, bebeğini sevgiyle kucağına aldığında, ilgiyle emzirdiğinde, annenin kalbiyle sütü birleşir. Bebekler dünyaya anneleriyle bağ kurma hevesi ve potansiyeli ile gelirler. Ancak anne duygusal olarak orada değilse, ilişkiyi kuramayan bebek ileride kendisini ilişkiler konusunda güvensiz, cesaretsiz veya bağımlı bir yetişkin olarak bulabilir.

Freudyen bir bakışla anne ve erkek çocuk arasında nispeten daha kuvvetli olan bağ, anneler ve kızları arasında tüm dünyada sıkıntılı olabiliyor. “Birçok terapi seansında defalarca karşılaştığımız durum ise, o ihmal edilmiş küçük kızın artık kendi yetişkinliği tarafından bile görmezden gelindiğidir.”
Peki neden kadınlar kendileri için iyileştirici olabilecek bir terapi seansında bile, çocukluğunu çalan anneyi korumaya çalışır? Ondan bahsederken suçlamaktan kaçınır. Aslında onu korurken, belki de bilinç altına attığı hayal kırıklığını, öfkesini, acısını korumaya alıyordur.

“Annenin duygusal olarak yokluğu hiçbir diğer travmaya benzemez. Çünkü dikkatli, sevecen, koruyucu ve ilgili bir annenin varlığı tüm diğer olumsuzlukların etkisini hafifletebilir.”

Kadınlar “İyi Anne”lik görmüşlerse kuşaktan kuşağa geçebilecek muhteşem bir değişimin öncüsü olabilirler. Yeni bebeği olan bir anneyseniz hiç durmayın ve onun kulağına fısıldayın “Burada olduğun için çok mutluyum.” Eğer ergen bir kız çocuğu sahibiyseniz sizi terslese de ona, “Sana saygı duyuyorum.” diye seslenin. Eğer bu kız artık bir yetişkinse, hala geç kalmış sayılmazsınız. Ona “İhtiyaçların benim için önemli, benden yardım isteyebilirsin.” diyebilirsiniz.

Not: Bir sonraki yazıda “İyi Anne” nin On temel mesajını paylaşacağım.

Sevgiyle ve aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimi Uzmanı/Regresyon Psikoloğu

3 Şubat 2018 Cumartesi

Uyanın ve ayağa kalkın

Son zamanlarda sıklıkla karşılaştığım bir soru var. Her şey şimdiki zamanda oluyor ise, geçmiş artık geride kalmış ve gelecek henüz gerçekleşmemiş ise “Dönüşümsel Regresyon veya Geçmiş Yaşam çalışmalarının bizim hayatımıza etkisi nedir?
Osho’nun bu konudaki görüşüyle açıklama getireyim.
Osho diyor ki; Karma’nın olaylara bakış açısı şudur. Hayatımızı etkileyen derindeki yaralar nereden geliyorlar? Gelecekten gelemezler, çünkü gelecek henüz gerçekleşmemiştir. Şimdiki zamandan gelemezler, çünkü henüz ne olduğunu bilemiyorsun.

“Şimdiki zamanı sadece uyanmış olanlar bilir.”

Dolayısıyla sen aslında zihinsel olarak sadece geçmişte yaşıyorsun, öyleyse geçmişinden bir yerlerden gelmek zorundalar. Yara hafızanda bir yerlerde olmalı. Geri git. Orada sadece bir tek yara değil, birkaç yara olabilir. Küçük, büyük yaralar. “Daha derine git ve ilk yarayı bul; öfkeni, acının, korkunun, endişenin, cesaretsizliğinin asıl kaynağını.” Denersen, bulabilirsin, çünkü oradadır. Bütün geçmişin oradadır. Tıpkı bir film rulosu gibi, yuvarlanmış içeride bekliyordur. Ruloyu aç ve filmi seyretmeye başla. 

Prati-prasay işlemi budur. “Kökteki nedene geri gitmek” anlamına gelir. Ve bu işlemin güzelliği şudur: Bilinçli olarak geri gidebilirsen, bilinçli olarak bir yarayı hissedebilirsen, yara anında iyileşir. 

Neden mi iyileşir? Çünkü yara bilinçsizlik, bilinmezlik tarafından yaratılmıştır. Yara, inkarın, uykunun bir parçasıdır. Bilinçli olarak geri gider ve yaraya bakarsan, “bilinç iyileştirici bir güç” haline gelir. “Geri gitmek, bilinçsiz olarak yaptığın şeylerin üzerine bilinçli olarak gitmek anlamına gelir.”

Sadece bilincin ışığı tüm yaraları iyileştirebilir. O iyileştirici bir güçtür. Bilinçli yapabildiğin her şey iyileştirebilir ve artık yaralar acımayacaktır.

“Geriye giden insan, geçmişi serbest bırakır.”

O zaman geçmiş artık çalışmıyordur; geçmiş artık onu sıkıca tutamıyordur ve geçmiş bitmiştir. Geçmişin artık varlığında bir yeri yoktur. Ve geçmişin varlığında bir yeri kalmadıktan sonra, artık şimdiki zamanda yaşayabilirsin, daha önce hiç olmadığı gibi.

Uyanın ve ayağa kalkın,
Sevgiyle ve aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimi Uzmanı/Regresyon Psikoloğu