5 Mayıs 2015 Salı

Bir dostun ölümü, hatıralarının yok sayılmasıyla başlıyormuş…

Neredeyse on ay önce bir dostumu kaybettim. Hani ne zaman başınız sıkışsa yanınızda olacağını bildiğiniz insanlar vardır ya, onlardan biriydi O. Sözleşmiştik, rakı içecek, dertleşecektik. On ay önce bir gece vakti, o bedende yaşadığı anlarını bitirdi. Bir gün sonra haberi geldiğinde, bir organımı kaybettim ve hiçbir zaman tamamlanamayacağım diye düşündüm. Kalbimde bir kara delik oluştu, duygularım, düşüncelerim ne zaman ona doğru yaklaşsa etrafında ne varsa yuttu durdu. Dilim sustu, düşüncelerim sustu, aklım sustu.
“Bir insanın başına gelebilecek en kötü şeyin sevdiği, değer verdiği birini bu yaşamda bir daha asla göremeyeceğini bilmek olduğunu anladım.”
“Yanılmışım!”
O’nu bir daha göremeyecek, dertleşemeyecek olmak değilmiş zor olan.
Asıl zor olan daha yılı dolmadan insanların hayatın normale dönmesi gerektiğini vurgulayıp durmasıymış. Ne ise o normal? İnsanların birer birer ortadan kaybolmasıymış zor olan. Sanki hiç yokmuş gibi, hiç olmamış gibi hatıralardan, akıldan çıkmasına tanıklık etmekmiş. “Asıl zor olan “unutulmasına” tanıklık etmekmiş.” Bir dostun ölümü, onu alışıldık bedende görememek, dokunamamak değilmiş aslında. Elli yıllık bir ömrün yaşantılarını, bir yıl bile olmadan unutmayı normal sayan insanlar var ya. Bir dostun ölümü, hatıralarının yok sayılmasıyla başlıyormuş.
Ben bir dostumu kaybettim, bundan on ay önce. Ama aklına gelen soruları, ne kadar kolayca ve ne kadar derinlemesine sorguladığını unutmadım, bir çocuk gibi nasıl hızlı öğrendiğini, nasıl heyecanlandığını, hayallerine tutkuyla nasıl sarıldığını, nasıl hızla harekete geçtiğini ve arkada sevdiği insanları bıraktığını unutmadım. Bunlar neler gördü diye bakan gözlerini, naif, sıcak gülümsemesini unutmadım.
Huzur içinde gittiğini, ama gittiği yerde çokta uzun kalmayacağını biliyorum. Çünkü ruhunu burada nasıl hızla arındırdığına tanık oldum. Yüklerinin çoğunu nasıl bıraktığını biliyorum. Çok değil birkaç ay içinde, dünyanın bir yerinde bir bebek doğacak. Hızla büyüyecek, kocaman biri gibi davranacak, akla gelmeyen derinlikte sorular soracak, derin derin sanki büyük bir adammış gibi bakacak, sıcacık gülümseyecek. İşte o zaman ben onun artık yeni bir bedende olduğunu duyumsayacağım ve iki kadeh “Gentleman Jack” koyacağım.
Şerefine kaldıracağım onun ve tüm diğer güzel ruhların…

Sevgiyle ve Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimi Uzmanı/Regresyon Psikoloğu