13 Şubat 2012 Pazartesi

Kahramanın AŞK'a Yolculuğu


Kahramanın “Aşk”a Yolculuğu
Yazımın başlığını Kahramanın “Aşk”a yolculuğu koydum… Çünkü tam da böyle bir şeydir Aşk. Kahramanca çıkılan bir yolculuktur yani. O ana kadar sizin olan, hatta siz olan her şeyi, herkesi, her inancı geride bırakabilecek bir cesaretle, coşkuyla, tutkuyla, mutlulukla, sevinçle çıkardığınız bir yürek yangınıdır. İnsanın yeniden varoluşudur…

Hani Mecnun çalmış ya kapısını Leyla’nın…
Seslenmiş Leyla içeriden “Kimsin?” diye…
“Benim!” deyince Mecnun,
“Burada ikimize yer yok” demiş Leyla.
Bir süre sonra geri dönen Mecnun yine çalmış kapısını Leyla’nın…
Yine içeriden seslenmiş Leyla “Kimsin?” diye…
“Senim!” deyince Mecnun, açılmış Aşk’ın kapısı…

Bazen bu derece kendinden geçişler içerir Aşk. Ruhun ta içinde hissettiği, sanki bu dünyaya ait olmayan bir şeydir. Sıradan dünyayı geride bırakıp, kendinizi yeniden kurguladığınız bir maceradır. Yanlışlıklardan, eksikliklerden çekinmeyen insanın, kendini arayışıdır sevgilide. Gerçekten aşıksan sadece sevgiliyi sevmezsin. Sevgiliyle birlikte, hayatın kendisini seversin, insanları seversin mesela, hayvanları seversin. Güneşi fark edersin sonra, ay ışığını, yıldızları keşfedersin. Sanki milyonlarca yıldır orada değilmişler gibi. Gerçek aşk sevgiliye benzemeye çalışmak, ya da onu değiştirmek değil, var olan tüm özellikleriyle onu kabul edip bütünleşmeye çalışmaktır. Sevilen de sevenin duygularına karşılık verdiği zaman, kaynaşmayla oluşan bir “birlik” dönemi başlar.
Her aşk bir derstir aşığa, her aşık bir öğretmen!... Onu kendi yolculuğunda bir adım ileri götüren... Şimdi bir dakika durun ve düşünün, siz Aşklarınızdan ne öğrendiniz? Kalarak hayatı yaşanmaya değer kılma kavgası mı verdiniz, yoksa kolayı seçip giderek kendinizden mi kaçtınız? Sizi nehrin karşısına geçiren kayıktır Aşk… Aşık için ilk eşik kayığa binmektir korkusuzca… Aşkın başladığı yerde korku biter, yaşam başlar... Nehrin karşısında sizi bekleyen çeşitli sınavlar, ödüller, kavgalarla soyunabilirseniz bütün kabuklarınızdan, en zayıf halinizle kendinizi emanet edebilirseniz sevgilinin şefkatine, sevgisine, o zaman aşkı “Sevgi” haline dönüştürebilirsiniz. Yok, korkarsanız bu dönüşümden, saklarsanız kendinizi maskelerinizin arkasına, sırtınızda giderek ağırlaşan ve size hayatı zorlaştıran bir kambur oluverir. Her aşk cesaretle ve güvenle çıkılması gereken, ruhunuza doğru çıktığınız yeni bir yolculuktur. Sonsuz sevinçlerle, sonsuz acıları bir arada yaşayıp bilgeleşebilmek içindir bu aşk yolculuğu. Dünyanın yeniden keşfidir. İnsanın kendisini ve çevresini yeniden yaratmasıdır. Doğru bildiğiniz yanlışlardan kurtulmak, üzerinizdeki gereksiz yükleri bırakmak için size verilmiş bir şanstır. Aşk, insanı yeni bir insan yapar.
Aşk olgunlukta gerektirir. Ancak olgun bir aşık, aşkı ve sevgiliyi kendisine sunulan var olma fırsatı olarak görebilir, kendisini yeterince aşka adayabilir. Kierkegaard, “Mükemmel aşk, insanın kendisini mutsuz edecek kişiyi sevmesidir” derken bunu kasteder. Çünkü ancak gerektiğinde sizi mutsuz etmekten korkmayacak kadar sizi seven biri, eşlik edebilir kendinizi keşfetmenize. Size aynalık edebilecek kişi geliştirebilir sizi, derinlerde sakladığınız kırılgan, korunmasız benliğinizin sizin en önemli parçanız, varoluşunuz olduğunu kalbinde hisseden ve bunu cesaret ve içtenlikle size haykıran kişidir sevgili. G.G. Márquez  “Seni sen olduğun için değil, senin yanında olduğum zaman, ben olduğum için seviyorum...” derken tam da bunu anlatır.
Simmel “Bir şeye, bize getireceği kazanç açısından değil de, neyse o olduğu için ilgi duyma, sevme, aşık olma yeteneği, ancak insanlığın en yüce katmanlarında bize sunulan görkemli bir Tanrısal armağandır” diyor. Onu seviyorsunuz diye değil de, sadece sizi sevdiği için, yani içinden öyle geldiği için sizinle olandır sevgili…
Bu nedenle eli tutulasıdır…
Bu nedenle dudakları öpülesi…
Bu nedenle o biricik, tek ve eşsizdir…
Bu nedenle cesaretle, sizi kaybetmekten korkmadan geliştiren, içtenlikle seven her sevgili ruhunuza eşlik edendir, “Ruh eşinizdir.” Çünkü o sizi bütünle kaynaştıran bir “meleksi el”dir. Dolayısıyla dışarıda bir yerlerde belki de hiç karşılaşamayacağınız eş ruhunuzu aramaktansa, başınızı kaldırıp sevgilinizin gözlerinin içine bakın. Orada kendinizi görebiliyorsanız sıkıca sarılın hem sevgilinize, hem ondaki kendinize…

“Ben evimde bir “meleksi el”le yaşadığım için çok şanslıyım ve onu çok seviyorum. Benim her geçen gün kendime doğru aşkla yol almamı sağlıyor ve ben her geçen gün bir pervane gibi yanıyorum aşkının yarattığı ışıltılı ateşle…”
Aşkla kalın…
Kartal ÖZAL
PDR ve Davranış Bilimi Uzmanı

1 yorum:

  1. Aşk bu kadar güzel anlatılabilir.Yüreğinize sağlık. Sevgililer gününüz kutlu olsun.Reyhan'a selamlar. GÜLSÜM METİN

    YanıtlaSil

Yorumunuz için teşekkürler!...