20 Şubat 2018 Salı

Var'olan Annenin Yok'luğu


Bu kitabın ismini bir danışanım verdi. Şu anda basımı tükenmiş, ancak ne yapıp edip buldum. Terapist - Yazar Jasmin Lee Cori’nin uzmanlık alanı “Çocukluk döneminde kötü muamele görmüş veya ihmal edilmiş yetişkinler.” Kitap beni hızla içine çekti, belki ilerde bir seminer içeriği bile oluşturabilir.

Sizinle içindeki bazı bölümlerini paylaşmak istiyorum. Yazar, açılışta bir şiirle girmiş.

Anne, Neredeydin?
İlk adımlarım uçabileceğini gören yavru bir kuş gibi, mest olmuş halde,
Arkama baktığımda gülüşüm yüzümde dondu
Seni bulamadım,                                                                           Anne, neredeydin?
Okulun ilk gününde tangır tungur bir otobüste,
Yabancı bir yere giderken,
Çocuklar bağrışıp büyükler birbirleriyle arkadaşlık ederken,                                               
Bütün dünya bana yabancıydı,
Anne, neredeydin?                                                                                                                    
(...)                                                                                                                                       
 Baktın ama beni görmedin,
Sıcaklığın küçük kız kalbime hiç ulaşmadı,
Neden birbirimizi kaybettik?                                                                                                         
Anne, neredeydin?

Regresyon terapisinde en çok üstünde durduğum konulardan biri anne karnı ve şimdiki yaşam travmalarıdır. Hayatımızda sadece birkaç deneyim annelerimizle kurduğumuz bağ kadar derindir. Bu duyguların kökeni çok derinlere inebiliyor. Buna Bonding İlişkisi diyoruz. 
“Bonding ilişkisi, anne ile çocuk arasındaki temasla kurulan ilişkidir. Döllenme ile başlayan ve anne karnında iken daha da gelişen “birbirine ait olma, bütün olma” duygusudur. Bu duygu bebeğe anneye karşı güven geliştirmesi konusunda yardımcı olurken, annesine de bebeğini anlaması ve ona yardımcı olması, yol gösterebilmesi konusunda “özgüven” kazandırır.” Aşağıdaki linki okuyabilirsiniz.

Anne, bebeğini sevgiyle kucağına aldığında, ilgiyle emzirdiğinde, annenin kalbiyle sütü birleşir. Bebekler dünyaya anneleriyle bağ kurma hevesi ve potansiyeli ile gelirler. Ancak anne duygusal olarak orada değilse, ilişkiyi kuramayan bebek ileride kendisini ilişkiler konusunda güvensiz, cesaretsiz veya bağımlı bir yetişkin olarak bulabilir.

Freudyen bir bakışla anne ve erkek çocuk arasında nispeten daha kuvvetli olan bağ, anneler ve kızları arasında tüm dünyada sıkıntılı olabiliyor. “Birçok terapi seansında defalarca karşılaştığımız durum ise, o ihmal edilmiş küçük kızın artık kendi yetişkinliği tarafından bile görmezden gelindiğidir.”
Peki neden kadınlar kendileri için iyileştirici olabilecek bir terapi seansında bile, çocukluğunu çalan anneyi korumaya çalışır? Ondan bahsederken suçlamaktan kaçınır. Aslında onu korurken, belki de bilinç altına attığı hayal kırıklığını, öfkesini, acısını korumaya alıyordur.

“Annenin duygusal olarak yokluğu hiçbir diğer travmaya benzemez. Çünkü dikkatli, sevecen, koruyucu ve ilgili bir annenin varlığı tüm diğer olumsuzlukların etkisini hafifletebilir.”

Kadınlar “İyi Anne”lik görmüşlerse kuşaktan kuşağa geçebilecek muhteşem bir değişimin öncüsü olabilirler. Yeni bebeği olan bir anneyseniz hiç durmayın ve onun kulağına fısıldayın “Burada olduğun için çok mutluyum.” Eğer ergen bir kız çocuğu sahibiyseniz sizi terslese de ona, “Sana saygı duyuyorum.” diye seslenin. Eğer bu kız artık bir yetişkinse, hala geç kalmış sayılmazsınız. Ona “İhtiyaçların benim için önemli, benden yardım isteyebilirsin.” diyebilirsiniz.

Not: Bir sonraki yazıda “İyi Anne” nin On temel mesajını paylaşacağım.

Sevgiyle ve aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimi Uzmanı/Regresyon Psikoloğu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler!...