Dün “Sinema Salısı” etkinliğimizde Mr.Nobody vardı. Filmin "biraz J
zorlayıcı" olduğunu biliyorum. Sinema dünyasının büyük sıkıntılarından biri,
yönetmenlerin kısıtlı süreye bir sürü mesaj sıkıştırmaya çalışma kaygısıdır. Bu
bazen şu anda vizyonda olan “İstanbul
Kırmızısı” gibi gişede fiyasko ile sonuçlanabilir. Açılan bir sürü konu, kapatılamamış
ve havada kalmıştır çünkü. Bu bir anlatım sorunudur. Anlatıcı kısa sürede çok şey gösterme kaygısını taşıyorsa, bazen anlatma yolu olan makale,
kitap, film veya seminer çok sıkıcı hale gelebilir. Dün izlediğimiz Mr.Nobody’de
Belçika’lı yönetmen Jaco Van Dormael’in başarısı da açtığı her konuyu, (ki bu konular kuantum fiziği, olasılıklar
evreni, sicim teorisi, davranışçı psikolojinin deneyleri, evrim teorisi, kelebek etkisi, dünyaya gelmeden
önceki şeçimlerimiz, gelecek regresyonu vb. iddialı konulardı)
tamamlayabilmiş olmasından geliyor.
Nelerden bahsetti film kısaca hatırlayalım. Bu arada
haftalardır konuştuklarımızla da birleştirelim.
Mesela, davranışçı psikolojinin öncüsü Skinner’in deneyiyle açılıyor
film.
Pek çok canlı gibi güvercin de, kumandaya basmasıyla
ödül arasındaki ilişkiyi hemen kurar. Ancak, bir zaman ölçer aracılığıyla her
20 saniyede bir yem verildiğinde güvercin düşünmeye başlar: “Bunu
hak etmek için ne yaptım?”
Eğer o anda kanatlarını çırpıyorsa davranış
biçiminin olup bitenler üzerinde belirleyici bir etkisi olduğunu düşünerek bunu
sürdürür. Buna “Güvercinin Batıl İnancı” denir. Bu durum her şeyin bilinmeyene
sürüklendiği bu olasılıklar evreninde, var olduğu olasılığından hareket eden
nesnenin “durumu bilinebilir kılma çabasıdır”
aslında.
Mesela, seçimlerimizin buraya gelmeden önce
belirlendiğini, sanılanın aksine anne ve babamızı bizim belirlediğimizi ve
bunun bize “Unutuluş Melekleri” tarafından unutturulduğunu söylüyor. Kuran
da Bakara Suresi, 7.ayetinde: “Allah
onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir ve gözlerinin üzerinde de
gerçekleri görmeye engel bir perde vardır; böylelikle gerçeği görmezler, en
büyük azap onlara hazırlanmıştır.” der. Bu azap dünyada ki geleceğimizi
bilmediğimizi zannetmek, dolayısıyla kaderimizin elimizde olduğunu fark etmemek
olamaz mı?
Mesela, gelecek regresyonu anlatırken kader
dairesinde bize olasılıklarımızın gösterildiğinden ve geleceğimizi kendi
seçimlerimizin belirlediğinden bahsetmiştik. Burada da Mr.Nobody’nin
olasılıkları hayatındaki 3 kadınla ve onlarla yaşadığı 5-6 ayrı hayatla
sınırlanmıştı. Mr.Nobody’nin sorunu “bu
hayatların hepsini hatırlamasından”
kaynaklanıyordu. Film konuyu zaman boyutu üzerinden yine seçimlerimize getirdi.
“Hiçbir seçim
yapmadığımız sürece her şey ihtimal dahilindedir.”
Muhabir:
Bütün o hayatlardan hangisi gerçek olan?...
Cevap gerçekten efsane değil miydi?J
Mr.Nobody:
Anlattığım hayatların hepsi gerçek. “Seçilen
her yol doğru yoldur.” (Bunu birçok kez tekrar etmedik mi? Geçmiş için
kendinizi yargılamayın, o şartlar içinde verilebilecek en doğru kararı verdiniz,
diye birçok kez söylemişimdir.
“Yaşanılanlar bambaşka
şekillerde olsaydı bile yine de aynı anlam ve değeri taşırdı.”
Tennessee Williams
Muhabir:
Hem ölüp, hem burada olamazsınız? Var olmamanız imkansız!
Mr.Nobody:
Sen kendinin var olduğundan nasıl bu kadar emin oluyorsun? Sen de yoksun, ben
de öyle! Biz sadece 9 yaşındaki bir çocuğun hayal dünyasında yaşıyoruz. Bizi
imkansız bir seçimle karşı karşıya kalan 9 yaşındaki bir çocuk hayal ediyor. (Matrix
filminin de önermelerindendi, aslında kaşık yok)
Mr.Nobody:
Satrançta yapılabilecek en iyi hamle, hamle yapmamak olursa buna “zugzwang”
denir. “Önceden neler olacağını
bilmediğinden seçim yapamıyordu, şimdi de neler olacağını bildiğinden seçim
yapması imkansızlaştı.”
Zug: Hareket, Zwang: Zorlama, baskı Zugzwang: Harekete, seçime zorlamak.
Çocuk babayla kalmak ve anne ile gitmek arasında bir
seçim yapmak zorunda kaldığında, kendisi için gerçek çözümü, her şeyi yıkmak ve
yeni bir yol seçmekte bulmadı mı? Böylelikle sahilde beklediği hayatının aşkı Anna
ile tekrar buluşabildi. (Filmin başında
aynı sahilde anne ve babalarını izlerken Anna “Neler olacağını bilmek eğlenceli
olmazdı ama!) demiyor muydu? Hatırlayın, daha birkaç seminer önce Kader
Ajanları filmini izlerken “Seçimlerimizi buraya gelmeden önce yapmış
olsak bile, her an yeni bir seçim yapma hakkımız var. Tanrısallığımız buradan
geliyor. Her an kendimiz için yeni bir kader yazabilir, yeni bir yol
seçebiliriz.” demiştim.
Sonuç olarak kısa zamana çok şey sıkıştıran muhteşem
bir film izledik bence. Hele uzayda uçan bisikletler duvara panosu yapılacak
kadar güzel, epik bir çağrışım değil miydi?
Sevgiyle ve aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimi Uzmanı/Regresyon Psikoloğu