Bu hafta Sinema Salısı’nda sevgili Louise
Hay’in “Hayatına güvenebilirsin”
dvd sini izledik. Çok basit bir dille aslında ihmal ettiğimiz kişinin kendimiz
olduğunu, kendimizi sevmeyi pek bilmediğimizi ve gerçek mutlulukların küçük
anlarda saklandığını anlatıyor. Herkese bir pratik yaptırıyor. Herkesin çok
mutlu olduğu 6 anı yazmasını istiyor. Sizde ailenizle deneyebilirsiniz.
Özellikle çocukların mutluluk anlarını dinlemek size çok ilginç gelecektir. Sonra
afirmasyonların önemine dikkat çekiyor. “Sakın
unutma” yerine “Lütfen hatırla”yı
koymanın faydasına değiniyor.
Kişisel gelişim yolculuğuna başlayan herkesin
çevresinden gelen ortak bir geri bildirim vardır. “Sen çok bencilleştin. Artık seni tanıyamıyoruz.”
Çünkü o güne
kadar hayatınızın merkezinde eşiniz, işiniz, çocuklarınız, anne-babanız,
arkadaşlarınız vardı ve siz onların mutluluğu için her şeyden
vazgeçebiliyordunuz. Bu sizi eşsiz bir “kurban”
yapıyordu. Çoğunlukla belirttiğim gibi size bunu yaptıran şeyin içinizdeki “müthiş
iyilikseverlik, şefkat veya karşılık beklemeyen sevgi” olduğuna
inanıyordunuz. Ya da çevreniz sizi buna inandırmıştı. Oysa gerçek duygunuz “suçluluk,
gereklilik, yükümlülükler, hatta kibir duygusu” bile olabilir. Öyle ki
sizde olan tüm bu sevecenliği cömertçe harcadığınızdan belki de çevrenizde buna
en çok ihtiyaç duyabilecek sevdiklerinizi ihmal ediyor bile olabilirsiniz. En
çokta kendinizi elbette.
Gerçekten kendiniz olduğunuzda ise "varoluş amacınız"a
yaklaştığınızı hissedersiniz, eşsiz bir “kişisel
bütünlük duygusu” içinizi kaplar, artık yeteneklerini ihmal eden, hayallerini
erteleyen kişi olmaktan vazgeçip, kendi potansiyelini hayata geçiren kişi
olmuşsunuzdur. İşte bu tüm yaratılışın destekleyeceği şeydir. O zaman
etrafınızda gerçekten ışığınızdan faydalanacak harika insanlar doluşur. O zaman
kibirle değil içtenlikle verirsiniz. Çünkü artık verdiklerinizin sizden değil
de daha yüce bir sistemden geldiğini, sizin kaynak değil de sadece aktarıcı
olduğunuzu fark edersiniz. İşte o zaman bütünün potansiyeline de sahip
olabildiğinizi, sizdekinden çok daha fazlasını kullanabildiğinizi fark
edersiniz.
İzlediğimiz tüm filmler, belgeseller, katıldığımız
tüm seminerler, okuduğumuz kitaplar içinize sadece bir tohum eker. Bu tohuma
dikkatli bakmaz, özenle üzerinde çalışmaz, onu geliştirmezseniz kuruyup gider.
Sonra başkasının tohumdan büyütüp geliştirdiği ağacı gördüğünüzde içinizde
fırtınalar kopar. Yaratan ne kadar
adaletsiz davranmıştır, sizi hiç sevmiyordur, hayatın size düşen yanı hep keder
olmuştur vs. Oysa gerçek gözünüzün önündedir. Size ekilen tohumu ne kadar
sahiplendiniz? Başkalarının ağacına haset mi edeceksiniz, yoksa kendi
tohumunuzu besleyecek misiniz? Bu tohumun en önemli yanı yaşam amacınız. O
zaman sorun kendinize, “Neden
buradasınız?”
Sevgiyle ve Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimi Uzmanı/Regresyon Psikoloğu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler!...