19 Mart 2020 Perşembe

İyimserlerden misiniz, yoksa kötümserlerden mi?


Birçok danışanım haklı olarak, ne olacak halimiz, bu durumu nasıl atlatacağız sorusunu soruyor. İçinde bulunduğumuz bu çılgın Corona Virüsü sürecini davranış bilimleri açısından ele alıp, olanları mümkün olduğunca yorumlamaya çalıştım.

Öncelikle olumlu olanlar;
Mümkün olduğunca 14 Altın kuralı uygulamaya çalışın. Ancak dikkat etmelisiniz ki zaten bu 14 kuralın ilk “7 tanesi yurt dışından geldiyseniz veya gelen biriyle temas kurduysanız geçerli.” Kalan 7 kuralda hayatımızı normal yaşamamızı engellemeyecek kurallar. Ben geçtiğimiz bir haftada birçok kişiyle bire bir görüştüm. Artık herkesin “selamlaşırken temastan kaçındığını, çantasında bir hijyenik solüsyon taşıdığını, yanında yoksa talep ettiğini, ellerini sıklıkla ve gerektiği gibi yıkadıklarını, hasta olanların sokağa çıkmaktan kaçındıklarını, diğer insanlarınsa mecbur olmadıkça dışarıya çıkmaktan kaçındıklarını” gözlemledim. Bunlar virüsle mücadelede olumlu olanlardı. Herkes sosyal izolasyona uyarsa ihtiyacı olanlar istedikleri zaman sokağa da çıkabilirler, hava güzelse deniz kenarında yürüyebilirler de. 

Olumsuz olanlar ne?
Olumsuzlukları saymadan önce birkaç kavramı açıklamak doğru olacaktır.
Şüphe ve kuşku; Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirememekten doğan kararsızlık, kuruntu ve sorgulama halidir. Gerçeği ve doğruları öğrenmekte şüphe ve kuşku insana yardımcı olan duygulardır.
Hezeyan ise şüphenin gerçeği iyice bozmuş, değiştirmiş halidir. Hezeyanlı kişi gerçekleri değerlendirememeye, gerçek ve hayali ayırt edememeye başlar. “Şüphelendiği durumları kontrol etse de, gerçekleri görse de şüpheleri azalmaz.”

                   “Bireyler, kaygı ve stres durumlarında doğaları gereği farklı biçimde düşünmeye ve hareket etmeye başlarlar.”

Bu farklı düşünme biçimine psikolojide “gerileme” denir. Kişisel özellikler gerilemede belirleyici rol oynar. Psikolojik açıdan gerileyen ve paranoyaların şiddetlendiği topluluklardaki en belirgin özellik insanların “iyimserler ve kötümserler” olarak ikiye ayrılmalarıdır. Şu anda tüm dünya böyle bir yarılmanın içine girmiş durumda. Bir grup insan bu virüsü ve etkilerini en dramatik şekliyle ele alırken, bir grup insan doğal yaşamını sürdürmeye devam etmekte.

Kaygının en büyük sebebi bu virüs hakkındaki bilinmezliğin fazla olmasıdır. Ancak kaygıyı azaltmanın en kolay yolu kendimizi izole etmek veya olası tehdidi yok saymak değil, bu hastalığın yayılımını anlamaya çalışmak ve sağlıklı bilgi edinerek kuruntuların önüne geçmektir. Örneğin grip virüsünü daha iyi tanıdığımızı sanıyoruz. Ama yılda 70 bin kişiyi kaybediyoruz. Görünürde aşısı ve tedavisi olan bir hastalıktan. Ama bu bizi korkutmuyor veya aşırı tedbir ihtiyacı duymuyoruz. Oysa her yıl form değiştirip 500 milyon insanı tekrar enfekte edebiliyor. Yıllar belki onlarca yıllar içinde corona ile de yaşamayı öğreneceğiz. Nüfusun büyük kısmı yıllar içinde enfekte olacak diyor uzmanlar. Bu sadece zaman meselesi. Alınan tüm önlemler virüsün hızlı yayılımını engellemek için, yoksa kimse bu virüsün yok olup gideceğini söylemiyor zaten.

Bu virüs yayılmaya başladığı andan beri televizyonlar ve sosyal medya yoluyla bir sürü uzman görüşünü dinleme fırsatı bulduk. Bunların içinde iyimserler olduğu gibi, sürekli olumsuzlukları yaymaya çalışan kötümserlere de sıkça rastlıyoruz. Özellikle sosyal medyada “Vakaların hepsi açıklanmıyor, aslında sanılandan çok daha fazla, yeterli önlem alınmıyor, süreç gizleniyor” gibi söylemlerle ve dramatik videolar, hatta çok gereksiz ayrıntı içeren sözde bilgilerle “kişisel hezeyanlarını, toplumsal hezeyana” çevirmeye çalışan sayısız kötümser paylaşım var.

Peki ne yapmalıyız?     
  • Ne olur artık benim şu hastanede karısı, kocası çalışan bir tanıdığım var diye başlayan hiçbir paylaşıma kulak asmayın, hatta bu paylaşımları yapan tanıdıklarınızı bir süre sosyal medyada takip etmeyi bırakın,
  • Üye olduğunuz watsup gruplarından bir süreliğine ayrılın,
  • Evlerde karantina da kalıyor veya işinizi evden yürütüyorsanız, gün içinde mutlaka sevdiğiniz insanlarla konferans görüşmeleri yapın,
  • Gelecek planları üzerine çalışın, örneğin önümüzdeki yaz ne yapacağınızı planlayın, bu süreç bittiğinde neler yapacağınızı hayal edin ki endişeniz azalsın. Ayrıca alt beyniniz yaşamınızı sürdürmek adına yeni kararlar aldığınızı fark etsin,
  • Gün içinde güneşli günlerde balkona veya varsa bahçeye çıkın, yüzünüzü güneşe dönün ve güneş ışığının içinize yayıldığını ve tüm bedeninizi yıkadığını hayal edin.
  • Sizi mutlu eden insanları arayıp dedikodu yapın, havadan sudan bahsedin. Onlara zaman ayırın, kısacık süreler içinde olsa mutlaka pozitif şeylerden konuşun,
  • Ailenizle monopoly, sessiz sinema, kelime bulmaca vb oyunlar oynayın,
  • Çocuklarla çok detaylı konuşmayın, bu süreci bir oyun gibi anlatın,
  • Evdeyken saatlerle hareket etmeyi bırakın, takıntıları azaltmanın en kolay yolu değişik şeyler yaparak beynimizi şaşırtmaktır,

Unutmayın bu virüsün etkisinin azalmasının ardından uğraşacağımız psikolojik ve fizyolojik sorunlarımız, ne yazık ki corona virüsünden çok daha fazla olacak. Önümüzdeki yaz “evham, kuruntu, takıntı hatta fobilerle” daha çok baş etmeye çalışacağız.
Sonuç olarak tüm insanlık önemli bir sınavdan geçiyor. 
Ayrımın neresindesiniz? 
İyimserlere mi, yoksa kötümserlere mi katılacaksınız?

Sevgi ve aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
Regresyon Psikoloğu ve Davranış Bilimleri Uzmanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler!...