Bugün Ramazan ayının ilk günü. Bildiğiniz gibi Ramazan ayı
Hz. Muhammed’e Kur’an-ı Kerim’in
indirilmeye başlandığı aydır. Ramazanın kelime kökünü incelediğimizde iki fikir
öne çıkmakta;
1-
Ramad
kelimesi Arapçada “yanmak” anlamına
geliyor. Aslında tasavvufi bakışla hem Hz. Muhammed’in hem de tüm insanlığın
pişmesi ile ilişkilendirilebilir. Hz. Muhammed’de Ramazan ayı için “günahların yandığı aydır” diye buyurmuştur.
2-
Ramda
kelimesi, “yaz sonunda sonbahar öncesi yağan ve yeryüzünü kirden temizleyen
yağmur” manasına gelir. Ramazan ayıda inananların günahlarının temizlendiği
aydır.
Ayrıca Ramazan ayı için “rahmet ve mağrifet ayıdır”
denmesinin nedeni hecelerinde görülebilir; Arapçada Ra-ma-z-a-n heceleri
bölündüğünde Ra (Rahmet), ma(mağrifet-affedilme), z(ateşten
muhafaza edilme), a(Amaan:Emniyet), n(Nur) anlamına
gelmektedir. Mağrifet ayıdır çünkü, “Kendini bilen, Rabbini bilir.”
Tüm inananlar için günahların temizlendiği ve tam bir arınma
sürecinin yaşandığı bu ayda oruç tutarak hem beslenme ilgili olarak alınan
besinlerle bedene iyi bakmak, hem de her türlü hazdan ve negatif enerji yayan düşünceden
oruç yoluyla arınmak hedeflenmektedir. Ancak günümüzde ne yazık ki “İslam olma hali”ni anlamaktan uzak bazı
bağnazlar, oruç tutmayı sadece bedensel olarak akşama kadar aç kalmak, iftardan
sonra da bu bedensel açlığı derhal doyurmak olarak algılamakta ve yaşamakta,
böyle yaşamayanları da taciz etmektedir. “İnsanlar denenmeden, sadece “ inandık ”
demekle kurtulacaklarını mı sanıyorlar?” “Yemin olsun! Biz daha önceki
nesillerden “inandık” diyenleri de, türlü şekillerde sınadık. Böylece Allah,
içtenlikle inananlar ile, iki yüzlü yalancıları birbirinden ayıracaktır.”
(Ankebut Suresi:2,3)
Ancak gerek İslam’ı, gerek Müslümanlığı, gerekse Kur’an-ı
Kerim’i kısıtlı bir bakışla ve neredeyse hiç idrak etmeden uygulamaya çalışan
bu kişilere, yukarıdaki sureyi hatırlatmanın yeterli olacağına inanıyorum. Hz.
Muhammed bile tarihe “Medine Anlaşması” olarak geçen anlaşmada, Medineli
Hıristiyan ve Musevilerle başkalarının görüşüne ve inanışına saygı duyma
konusunda uzlaşmıştı.
“İslam olma hali”
kimsenin tekeline alamayacağı ve hiç kimsenin kendisini dışında göremeyeceği
yaratılış yasasıdır. Bu bağlamda tüm peygamberlerin tebliğ ettikleri dinin
ortak adı olan İslam, tüm insanlığın dinidir.
“Müslüman” ise, “Allah’ın
birliğine gönülden teslim olan ve buyruklarını yerine getiren kişidir.”
Bu özelliği taşıyan kişi, tarihin hangi döneminde, hangi toplumda yaşamış
olursa olsun, Allah’a göre Müslüman’dır. Bu Kur’an-ı Kerim’de açıkça
belirtilmektedir. “ …Allah, gerek daha önceki Tevrat, İncil ve diğer kitaplarda, gerekse
Kur-an’da, size “Müslümanlar” adını verdi…” (Hac Suresi:78)
İslam ve Müslüman kavramları, herhangi bir zaman dilimi ve
özel bir toplulukla sınırlandırılamaz. Nitekim Hz. Muhammed’den binlerce yıl
önce yaşamış olan Hz. İbrahim’den Kur-an’da Müslüman olarak bahsedilmektedir. “İbrahim
ne bir Yahudi’nin, ne de bir Hıristiyan’ın inandığı gibi inanmıyordu; o Tek
Allah’a inanan bir Müslüman’dı…” (Al-i İmran Suresi:67) Müslüman
kavramının anlam ve içeriği yeterince kavranamadığı içinde, “Bazı insanlar Müslüman olduğunun, bazıları
da aslında Müslüman olamadıklarının farkında değil.” Kur-an’a göre bir
insanın Müslümanlığı ancak, “inanıp, iyi ve güzel işler üreterek”
gerçekleşen bir olgudur.
Ramazan ayı asla sadece bedensel bir arınma süreci değildir,
aksine bedensel-duygusal-ruhsal ve zihinsel olarak tam bir arınma dönemidir.
Dolayısıyla, “örneğin, sağlığınız müsaade etmiyor ve bedensel olarak aç kalamıyorsanız,
kimse hakkında kötü düşünmeyerek, fitneden ve fesattan uzak durarak, zihinsel
olarak kendinizi yaratana adayarak, günahlarınız için kendinizi affederek ve
Allah’ın affını dileyerek, başkalarının bu döneme kadar size yaptıklarını da
affedip Allah’a havale ederek oruç tutmanın duygusal ve ruhsal boyutunu gerçekleştirebilirsiniz.”
Herkese kendince
arınma sürecini tamamlayabileceği, hayırlı bir Şehr-i Ramazan diliyorum.
Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler!...