Yaşam
Çiçeğinin desenleri evrendeki her şeyi oluşturan kutsal oranların çıkış
noktasıdır. Aslında çember değil küredir. Kutsal geometriyle bağdaştırılır.
Semavi dinlerin hepsinde kullanılmıştır. Bu kutsal geometri, kendimizin ve
evrenin gerçeğine ulaşmakta bize yardımcı olur.
Yaşam Çiçeğinin çizimi sadece Mısır’ da değil, dünyanın her tarafında bulunur. Bu çizim İrlanda’ da, Türkiye’ de, İngiltere’ de, İsrail’ de, Çin’ de, Tibet’te, Hindistan’ da, Japonya’ da her yerde bulunur. Dünyanın her yerinde de adı aynıdır: Yaşam Çiçeği. Evrende başka yerlerde adı değişiktir. İki temel isim Sessizliğin Dili ve Işığın Dili olarak tercüme edilebilir. Bütün dillerin kaynağıdır. Evrenin öncelikli dilidir: Saf şekil ve orantı.
Yaşam Çiçeğinin çizimi sadece Mısır’ da değil, dünyanın her tarafında bulunur. Bu çizim İrlanda’ da, Türkiye’ de, İngiltere’ de, İsrail’ de, Çin’ de, Tibet’te, Hindistan’ da, Japonya’ da her yerde bulunur. Dünyanın her yerinde de adı aynıdır: Yaşam Çiçeği. Evrende başka yerlerde adı değişiktir. İki temel isim Sessizliğin Dili ve Işığın Dili olarak tercüme edilebilir. Bütün dillerin kaynağıdır. Evrenin öncelikli dilidir: Saf şekil ve orantı.
Yaşam
Çiçeğine çiçek denilmesinin nedeni sadece çiçeğe benzemesinden değil meyve
ağacının evrelerini temsil etmesinden dolayıdır da.
En dış
çember dahil, iç içe geçmiş 20 çemberden oluşur ve her şeyin sırrını içinde
sakladığına inanılır. Resimlerde görülen şekiller kürenin iki boyuta indirgenmiş
halidir.
Üç boyutlu
olarak hatta çok boyutlu olarak düşünülmelidir. Yaşam çiçeği içinde Platon’un 5
cismini ve Metatron’un Kübü’nü barındırır. O şekiller de tüm varoluşu inşa
ederler.
Dünyanın çok
farklı coğrafyalarındaki (Güney Amerika, Anadolu, Ortadoğu, Mısır, Asya, Uzak Asya,
Afrika) arkeolojik çalışmalarda örneklerine rastlanmıştır. Türkiye’de, Burdur
müzesinde bir lahit kapağında, Manisa müzesinde, Hacıbektaş-ı Veli türbesinde
bir çeşmenin üstünde ve Efes antik kentinde Yaşam Çiçeği sembolleri mevcuttur.
Evrenin ve yaşamın tüm kodunun ve başlangıcının bu sembolde gizli olduğuna
inanılmaktadır. Drunvalo Melchizedek “Yaşam Çiçeğinin Unutulmuş Sırrı” isimli
kitabında bu sembolün Atlantis zamanında bilindiğini ve Atlantis’in çöküşüyle
unutulmaması için Mısır’a taşındığını söylemektedir. Ayrıca Da Vinci’nin de
sembolü kullandığını anlatır. Gaziantep’te bir kazıda sembole tekrar rastlanmıştır.
Drunvalo
Melchizedek’in “Yaşam Çiçeğinin Unutulmuş Sırrı – 1” kitabından:
Bütün evren bu kutsal küreden doğmuştur. Bu küre koşulsuz sevginin sembolüdür. Bizim DNA, RNA’mız bu holografik modelden türemiştir. Bizim hücrelerimizdeki en küçük atomik parçacığın modeli budur.
Kadim Mayalar Allah’ın matematiksel doğasını keşfettiler. Yaratılışın doğası 13 ve 20 sayılarının frekanslarını içeriyordu. 13 sayısı sembolik olarak daireyle, 20 sayısı da sembolik olarak kare ile ifade ediliyordu. Mayalarda Hunab K’u’nun sembolü daire içinde kare olarak gösteriliyordu. Hunab K’u’nun anlamı ölçüyü ve hareketi verendir.
Hunab ‘Allah’ veya Yaradan ve K’u piramit demektir.
Aslında, bununla Allah piramidin içindedir demek istiyoruz, fakat Mayalara göre bizim fiziksel bedenlerimiz de piramittir ve içinde Allah’ın gücü vardır. 13 ve 20 sayılarının gücü bizim içimizdeki Allah’ın gücünü uyandırıyor diyebiliriz.
Bedenimizde 13 ana eklem mevcuttur: Ayak bileklerimiz, dizlerimiz, kalça eklemlerimiz, dirseklerimiz, el bileklerimiz, omuz eklemlerimiz ve boynumuz. 20 tane parmağımız vardır. Döllenme esnasında daire olan yumurtayı döllemek için yumurtanın etrafında muhakkak 13 sperm olması gerektiği tespit edilmiştir.
Eğer 20 parmağımızla 13 eklem hareketini toplarsak, bu 33 eder ki bu bizim ışık bedenimizin sayısal ifadesidir. Omuriliğimiz 33 parçadan oluşur.13 sayısının tam merkezi 7’dir ve bu bizim 7 çakramızın işaretidir.
Mayalara göre 7’nin gücünü kullanabilen 33’ün gücünü de kullanabilir. 13 ve 20 frekansları ay döngüleriyle, güneşle, galaktik zamanla ve dünya zamanıyla uyumludur. Ruhumuz bedenimizi hareket ettirmek için 13 eklemimizi kullanır. Bu frekans, Dünyamızın ve Galaksimizin doğal dönemleriyle uyumlu olduğu için 13 ve 20’nin olumlu tesirlerini hem organik yapımızda hem de boyutlar arası enerji akışlarına uyumda görürüz.
Mayaların takvimine göre 13’üncü ışın, takvimdeki en yüksek titreşimdir; dönüşümü temsil eder. 20’nci işaret ,”AHAU” Solar Zihin hem fiziksel hem spiritüel olarak ışığın gizemini açığa çıkarır. Bu işaretlerin elverişli birleşmeleri gezegenimizin daha büyük bir IŞIĞA uyumlanma zamanına girdiğimizin göstergesidir.
13-20-33 sayılarının frekansları bizim içimizdeki Tanrıyı uyandırır.
13: Zeki, yeniliğe açık, araştıran keşfeden, gücü egoistçe kullanmayan demektir.
3+1=4 eder. Bu sayı, karmik borçları ödemekle ilgilidir.
20: Uyanış; yeni anlam yeni planlar, sabırla, istekle, devamlılıkla gücü dönüşümde kullanabilmektir. Mutluluk verecekleri yaratabilmek ve olumsuzları silme gücüdür.
33: En şanslı sayıdır. Sevginin sihridir. Her alanda şanstır.
Bütün evren bu kutsal küreden doğmuştur. Bu küre koşulsuz sevginin sembolüdür. Bizim DNA, RNA’mız bu holografik modelden türemiştir. Bizim hücrelerimizdeki en küçük atomik parçacığın modeli budur.
Kadim Mayalar Allah’ın matematiksel doğasını keşfettiler. Yaratılışın doğası 13 ve 20 sayılarının frekanslarını içeriyordu. 13 sayısı sembolik olarak daireyle, 20 sayısı da sembolik olarak kare ile ifade ediliyordu. Mayalarda Hunab K’u’nun sembolü daire içinde kare olarak gösteriliyordu. Hunab K’u’nun anlamı ölçüyü ve hareketi verendir.
Hunab ‘Allah’ veya Yaradan ve K’u piramit demektir.
Aslında, bununla Allah piramidin içindedir demek istiyoruz, fakat Mayalara göre bizim fiziksel bedenlerimiz de piramittir ve içinde Allah’ın gücü vardır. 13 ve 20 sayılarının gücü bizim içimizdeki Allah’ın gücünü uyandırıyor diyebiliriz.
Bedenimizde 13 ana eklem mevcuttur: Ayak bileklerimiz, dizlerimiz, kalça eklemlerimiz, dirseklerimiz, el bileklerimiz, omuz eklemlerimiz ve boynumuz. 20 tane parmağımız vardır. Döllenme esnasında daire olan yumurtayı döllemek için yumurtanın etrafında muhakkak 13 sperm olması gerektiği tespit edilmiştir.
Eğer 20 parmağımızla 13 eklem hareketini toplarsak, bu 33 eder ki bu bizim ışık bedenimizin sayısal ifadesidir. Omuriliğimiz 33 parçadan oluşur.13 sayısının tam merkezi 7’dir ve bu bizim 7 çakramızın işaretidir.
Mayalara göre 7’nin gücünü kullanabilen 33’ün gücünü de kullanabilir. 13 ve 20 frekansları ay döngüleriyle, güneşle, galaktik zamanla ve dünya zamanıyla uyumludur. Ruhumuz bedenimizi hareket ettirmek için 13 eklemimizi kullanır. Bu frekans, Dünyamızın ve Galaksimizin doğal dönemleriyle uyumlu olduğu için 13 ve 20’nin olumlu tesirlerini hem organik yapımızda hem de boyutlar arası enerji akışlarına uyumda görürüz.
Mayaların takvimine göre 13’üncü ışın, takvimdeki en yüksek titreşimdir; dönüşümü temsil eder. 20’nci işaret ,”AHAU” Solar Zihin hem fiziksel hem spiritüel olarak ışığın gizemini açığa çıkarır. Bu işaretlerin elverişli birleşmeleri gezegenimizin daha büyük bir IŞIĞA uyumlanma zamanına girdiğimizin göstergesidir.
13-20-33 sayılarının frekansları bizim içimizdeki Tanrıyı uyandırır.
13: Zeki, yeniliğe açık, araştıran keşfeden, gücü egoistçe kullanmayan demektir.
3+1=4 eder. Bu sayı, karmik borçları ödemekle ilgilidir.
20: Uyanış; yeni anlam yeni planlar, sabırla, istekle, devamlılıkla gücü dönüşümde kullanabilmektir. Mutluluk verecekleri yaratabilmek ve olumsuzları silme gücüdür.
33: En şanslı sayıdır. Sevginin sihridir. Her alanda şanstır.
(Çeşitli
kitaplardan derlenmiştir)
Kartal ÖZAL
PDR ve
Davranış Bilimi Uzmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler!...