Son zamanlarda melek, meleksi gibi kavramlar
fazlasıyla girdi hayatımıza. Kendisini insanları geliştirmeye adamış birçok spiritüel yönlendirici, ne zaman “süre gelen güçlü paternlerle” karşılaşsa,
değişime diğer insanlardan biraz daha dirençli birini görse “melek”
tanımlamasını yapıştırıyor.
ü Dünyayı ve insanları anlamakta,
dahası onlara uyum sağlamakta güçlük çekiyor musunuz?
ü Çoğunlukla insanları küçümsüyor
veya düzeltme ihtiyacı duyuyor musunuz?
ü Çevrenizdeki insanlara karşı
genellikle aşırı duyarlı mısınız?
ü Etrafınızdaki insanların çoğunlukla
iyi niyetinizi kullandığını düşünüyor musunuz?
ü Özellikle maddi konularda güçlük
yaşıyor, buna rağmen paraya önem vermemeye devam ediyor musunuz?
ü Çoğu zaman içinizden bir ses sizin
buraya ait olmadığınızı söylüyor mu?
ü Birçok kez aldatılmanıza rağmen
hala insanlara güvenmek mi istiyorsunuz?
ü Her şeye rağmen kendinizi iyi olmak
zorunda hissediyor musunuz?
Bingo!... Sizde aslında bir Meleksi’siniz.
Endişelenmeyin, siz aslında dünyayı ve
insanları daha yakından tanımak istiyordunuz. Tanrı’da “Bir
gidin görün bakalım, o kadar kolay mı!” diyerek sizi buraya gönderdi. Nasıl
olsa öldükten sonra da O’nun yanına dönüp “Haklıymışsın
Tanrım! İnsan olmak gerçekten çok zormuş!” diyecek ve asli görevinize geri
döneceksiniz. Ben yıllardır yanlış öğrenmişim. Aslında ne kadar kolaymış. Size
bir melek uyumlaması, amigdalanıza damardan bir melek kodlaması yazıyorum. Artık Tanrı tarafından cezalandırılmak amacıyla dünyaya düşmüş bir melek
olduğunuzu bilerek, keyifle yaşamaya devam edebilirsiniz.
Meğer meleklerinde özgür iradesi varmış, onlarda
Tanrı’nın yarattıklarını küçümseyip, yargılıyormuş ve Tanrı onları cezalandırmaya
pek meraklıymış. Son günlerde onlarca danışanımdan, birilerinin onları yukarıdaki
tanıma uydurduğunu ve yine yukarıda bahsettiğim reçeteyi önerdiğini duydum.
Sadece son 2 yılda belki yüzlerce seans
gerçekleştirdim. Bu seansların % 90’ınını kendine almadan vermeyi ilke edinen, çeşitli kişiler tarafından melek olduğuna neredeyse inandırılmış hanımlarla çalışarak geçirdim.
Zengini-fakiri, çalışkanı-tembeli, genci-yaşlısı, kilolusu-zayıfı,
evlisi-bekarı yüzlerce hanımın en önemli ortak noktası neydi bilmek ister misiniz?
“Eril
enerjilerinin yüksekliği.”
Şaşırtıcı şekilde hemen hepsi sanki almaya değil,
vermeye programlı doğmuş ve/veya büyütülmüşlerdi. Meğer almadan vermek Allah’a değil,
melek olduğuna kodlandırılan bu hanımlara mahsusmuş. Bu danışanlarımdan birçoğunun
dişi kimlikleriyle gerçekten bütünleşerek, maddi veya manevi olarak erkeklerden
geleni sevgiyle kabul ettiği zaman, yukarıda bahsi geçen semptomların çoğunu
atlattığını gördüm. Artık yaşam alanlarında ilişkiye çok daha açık, hayatın kendisine
sunduklarını çok daha fazla alabilen, dönüştürüp işleyerek yaşama geri sunan
insanlar. Dolayısıyla hayatları çok daha kolay, dünyada oynadıkları oyunun çok
daha farkındalar.
Ben insanları cinsel tercihleriyle
değerlendirenlerden değilim. Ancak sahip olduğumuz bedenin, bize bu hayatımızla
ilgili çok önemli bir yol gösterici olduğuna da inanıyorum. Dolayısıyla çok
basitçe biliyorum ki, dişiyseniz alabildiğinizde, erkekseniz verebildiğinizde
hayatınız çok keyifli ve kolay hale gelir. “Kendinizi değerli ve yeterli hissedersiniz”
ki, bu iki duygunun negatif hali, yani “değersizlik ve yetersizlik”
coğrafyamızda hemen herkeste var olan duygular.
Hadi, bedeninizle bütünleşin. Ona biraz kulak verin,
size kendinizle ilgili çok önemli şeyler söyleyecek!
Sevgiyle ve aşkla kalın,
PDR ve Davranış Bilimi Uzmanı
Kartal ÖZAL