Bu hafta Sinema Salısı’nda geçen hafta işlediğimiz “Şimdiki
An’da kalmak” kavramı üzerine çekilmiş olan en iyi felsefik mizah
filmlerinden birini izledik. Bill Murray’nin zamanda kapana kısılıp kaldığı
kült komedi filmi “Bugün Aslında Dündü -
Groundhog Day”.
Film konusunu bu hafta cuma gününe denk gelen 2 Şubat
tarihinde Pensilvanya Eyaletinde Groundhog
Day , yani “Dağ sıçanı günü” adıyla
kutlanan şenlikten alıyor.
Folklorik hikayeye göre, eğer bir dağ sıçanı, 2
Şubat tarihinde kafasını topraktan çıkarıp göğe bakar ve havanın bulutlu
olduğunu görürse, bahar beklenen daha erken gelirmiş. Lakin eğer dağ sıçanının
karşılaştığı manzara, güneşli bir gün ise, ağır kış şartlarının o yıl ikinci
defa yaşanacağına delaletmiş.
Harold Ramis‘in yönetmen koltuğunda olduğu, efsaneleşmiş
bir komedi filmi “Groundhog Day”. BAFTA
Jürisi tarafından, En İyi Özgün Senaryo dalında ödüllendirilen, Amerikan Ulusal
Sinema Cemiyetinin, 20. yüzyılın en başarılı komedileri arasında gösterdiği
film tam bir deha ürünü. Filozof Stanley
Cavell’in, New York Times’ın “Sizce 20. yüzyılda çekilen ve bundan 100
yıl sonra izlenecek, tartışılacak ve hatırlanacak film nedir?” sorusuna “Bugün Aslında Dündü” yanıtını vermesi filmin ne kadar değerli bir bakış açısı aktardığını yeterince anlatıyor.
Film, “Groundhog Day” kutlamalarından bir gün önce başlıyor. Bill
Murray’nin canlandırdığı aksi hava durumu sunucusu Phil Connor, küçük bir
kasaba olan Punxsutawney‘e doğru yola çıkar, aynı gün kasaba yoğun bir tipi
yaşanır. Sonraki gün, yani 2 Şubat sabahı, radyoda çalan Cher’in dünyaca ünlü şarkısı “I Got You Babe” ile uyanan Phil,
başına geleceklerden habersizdir. Tipi sebebiyle kutlamaların iptal olduğunu
öğrenip, kasaba sakinleriyle dalga geçen birkaç cümleden sonra, erken bir
saatte yatağa döner. Uyandığında, radyoda aynı şarkının çaldığını duyarız.
Phil, çok geçmeden 2 Şubatın tekrar yaşandığını fark eder. Kendisi, aynı günü
arka arkaya yaşayacağı sonsuz bir döngünün içinde kapana kısılmıştır. Phil’in, bu döngüyü kırmak için izlemesi gereken yol,
mizahın, günümüz dünyasında felsefenin ayakta kalan tek kalesi olduğunu
kanıtlayan bir filmin ortaya çıkmasını sağlar.
“Farkında olmayan, bir
uyurgezer gibi uyuyan sıradan bilinçler için geçmiş ve gelecek gerçektir,
şimdiki zaman gerçek değildir. Sadece uyandığın zaman şimdiki zaman gerçek
olacaktır. Geçmiş de gelecek de gerçek olmayacaktır.”
OSHO
Osho’nun yukarıda bahsettiği “sadece uyanmış ruhlar için şimdiki zaman gerçektir” düşüncesi film
içinde ana karakterin zamanın sonsuz döngüsü hapsolmasıyla hayat buluyor. Çünkü
yaşanan her gün aslında onun için dündü. Yas döneminin döneminin 5 evresi üzerinden baktığımızda film daha ilginç hal alıyor. Yani inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Ana karakter böylece önce inkar, ardından hedonizme
düşüp, sonrasında depresyona uzanıyor yolculuğu. Sonunda ancak kabullenme evresine gelince, hayatı değiştirmenin
yolunun, kendisini değiştirmekten geçtiğini anlıyor.
Farkındalıkla hareket ederek
zamanın ona gösterdiklerini ezberlemeye ve insanlara yardımcı olmaya başlıyor.
Günü kendisi için değil de başka insanlar için mucize gibi görünebilecek
katkılar sağlayıp bir tür “süper
kahraman” oluyor. Ne de olsa yaşanan günün senaryosu tamamen ezberinde. Bu
eşsiz deneyimin içinden geçerken An’ların farkına varıyor. Geçen hafta
konuşmuştuk, ancak bilinçli farkındalıkla geçmişe gider ve onu değiştirirseniz “geleceğinizi değiştirebilirsiniz”.
Sevgiyle ve aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimi Uzmanı/Regresyon Psikoloğu