Ben varoluşunu ışık işçiliği olarak tanımlayan biri
değilim. Elbette bu idrak becerimin farklı bir düzlemden etkilenmediği anlamına
gelmiyor. Okuduğum, anladığım, farkına vardığım her yeni bilgiyi, her yeni kavrayışı,
bunu dinlemeye hazır insanlarla paylaşmaktan hep keyif duydum. Yaşadığımız bu
trajik günlerde bir farkındalığı daha paylaşmak istiyorum.
Yıllar önce Kryon’un mesajlarını yazan seri
kitapları okumaya başladığımda onun bizi 2012’ye ve belki de foton kuşağına
hazırlamaya çalıştığını düşünmüştüm. Şimdi dünyanın nasıl hızla değiştiğini
görüp, yaşanan her şeyi idrak etmeye çalıştığımda aslında Kryon’un bizim bilinç
seviyemizi bugünlere hazırladığını fark ediyorum.
Lee
Carroll’un 1996 yılında kaleme aldığı “İnsan Ruhunun Simyası” kitabında, Kryon ışık işçilerine şöyle sesleniyor;
“Gezegenin
değişim sürecinde tüm insanlığın “büyük geçişi”
tamamlayabilmesine destek olabilmek için buradayım. Benim burada yapmaya
çalıştığım şey temelde size bu değişim sürecinde “huzur ve bilgi” vermektir. “Bu dönemde insanları yönetmek veya ün kazanmak için korku
yayan felaket habercilerine dikkat edin.” Bu
insanlar “eski enerji sistemi” ile
hareket ediyor ve bu sistem artık sizin için uygun değil. Yeniçağdaki yeni
enerji sistemi Sevgi’ye dayanır. “İnsan ve
Yerküre” birbirinden ayrılamaz.
Onlar aslında tek bir varlık olarak kabul edilirler. Toprağın titreşimi
yükselmeden, üzerindeki insanın titreşimi yükselemez. “Yeniçağda değişmemeyi seçenler, onlara kendi
biyolojileri tarafından aktarılan hastalık tohumlarına sahip olacaklar. Bu
onların daha doğmadan önce planladıkları bir şeydir. Bu bir ceza değildir.” Başınıza
gelen herhangi bir şeyin kurbanı olduğunuzu düşünmeyin. Aksine size korkutucu
gelen olayların ortasında durun ve bunun planlanmasına nasıl yardımcı olduğunuzu
hatırlayın. O zaman şöyle düşünebilirsiniz: “Ruhum adına, kontratımın tam merkezinde olma yeteneğini yaratıyorum.”
Sizin için bundan daha güvenli bir nokta yoktur. Sevgili ışık işçileri “korku” yeni çağın düşmanıdır. İşler
zorlaşıp hiç ummadığınız insanlar size sorularla geldiğinde, onlara “gelecek umudu” verin. Birçoğunuz işte
bunu yaptığında kontratınızın merkezinde olacak, yolunuzun sevgiyi paylaşmak
olduğunu fark edeceksiniz.”
1996 yılında yazılan birçok şeyin günümüzde
yaşananlarla bu kadar çakışması size de ilginç gelmiyor mu? Televizyonlara
çıkan birçok uzman birbirinden farklı görüşler öne sürüyor. İleri görüşlü
olanlar “bu salgın sonrasında dünyanın değişeceğini ve artık yeni bir dünya
düzeninin oluşmaya başlayacağını” dile getirmekten çekinmiyorlar. Yaşananları
hala eski dünya enerjisi ve bilgisi ile anlamaya çalışan bazı bilim adamları da
sürekli korku yaymaya devam ediyor.
Peki, bizim üstümüze düşen ne? Önce kendi
kontratımızı gözden geçirmeli, dünyada ki yaşantımızda bir kurban olmadığımızın,
tekamül yolculuğuna çıkan cesur bir ruh olduğumuzun farkına varmalıyız. Sonrasında
yaşam planımızda değişim yapmak istiyorsak, bunun için hiçbir zaman geç
olmadığını, bu konudaki çalışmaları her zaman gerçekleştirebileceğimizi hatırlamalıyız.
Elbette sonrasında başkalarının da bu farkındalığa ulaşabilmesi için, onlara
daha fazla sevgi ve gelecek umudu vermeliyiz.
Sevgi ve aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/DBU ve Regresyon Psikoloğu