Dün
“Sinema Salısı”nda sezon finali yaptık. Yanlış hesaplamadıysam tam 26
film izlemişiz, bunların yarısından çoğu seminer tadında geçmiş. Sürekli devam
eden 10-12 civarında katılımcımız olmuş, toplamda 50 ye yakın farklı
kişiyle anılar biriktirmiş, ruhlarına dokunmuşuz.
Dünkü
finalde izlediğimiz “Melekler Şehri” filmi, aşık olduğu kadın
için sonsuzluğu terk eden ve düşen bir meleğin hikayesini anlatıyordu.
“Dokunduğum zaman elimi hisseden birini
istiyorum” diyordu kadın ve filmin sonuna doğru sevdiği kadını sonsuzluğa yeni uğurlamışken
yanındaki meleğe “Mutlaka yapardım. Saçını bir kere koklamak, onu öpmek,
elini bir kere tutmak her şeye değerdi. Sonra onsuz yaşamak bile buna değerdi”
diyordu adam.
Hani,
Halil Cibran
bir şiirinde “Ruhum bana fısıldadı ve güçlü ve zayıf olarak ikiye
ayırdığım insanların, aslında benim gibi olduğunu söyledi. Acıdığım veya
imrendiğim insanların, takip ettiğim veya meydan okuduğum insanlardan aslında hiçbir
farkım olmadığını söyledi” diyordu ya.
Her yaptığım konuşmada, seminerde en çok konuştuğum
konulardan biridir sıradanlığımız. “Hem öğretmeniz, hem öğrenen bu hayatta.
Asla kusursuz değiliz, ama sürekli kendi en iyi halimize yürüyoruz, inatla.”
Sinema akşamlarından birinin sonrasında Reyhan’la
kahve içerken, “Bu dünyadan şu anda gitmem gerekse, görevimi yapmış hissediyorum”
demiştim. Bu tatmin bana yeter diye düşünürken, dün tüm katılımcı dostlar
harika sürprizlerle gelip, beni çok duygulandırdı. Her ayrıntının ne kadar ince
düşünülmüş, üzerinde ne kadar çalışılmış olduğunu gördüğümde “değerlilik”
duygumun bedenime sığamadığını fark ettim. Bu her insanın bir gün tatması
gereken bir duygu. Karşılık beklemeden verdiğin zaman, hayatında sana verdiğini
bana bir daha gösterdiler.
“Biliyorum benim özüm, onların özü.
Benim vicdanım, onların vicdanı. Benim içimde parlayan ışık, onlar sayesinde
yanıyor. Benim yolculuğum, onların yolculuğu aynı zamanda. Onlar yükseldiğinde,
bende yükseliyorum. Onlar ışıldadığında, bende şarj oluyorum.”
Ruhum bana fısıldadı ve dedi ki “Işığı
taşıyan olsan bile, sen ışığın kendisi değilsin.”
Ruhum bana fısıldamadan önce inanıyordum, ruhum bana
fısıldadıktan sonra şimdi biliyorum. Ruhum bana fısıldadı ve dedi ki “Zamanı
dün, bugün ve yarın diye ayırma. Geçmişi asla geri gelmeyecek, geleceği asla
ulaşılamayacak sanma, yapılan her şey şimdi ve burada değişebilir. Unutma,
burası, orası, şurası yok. Sen her yerdesin.”
Harika bir yaz geçirmeniz dileğiyle. Seneye bizi daha zorlu, ama bir o kadar keyifli bir sezon bekliyor :-)
İyi
ki varsınız, her şey sizinle daha güzel.
Sevgiyle ve Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimleri
Uzmanı/Regresyon Psikoloğu
Kartal hocam o kadar güzel yazmışsınız ki, duygunuz o kadar net hissediliyor ki, her satırı duygu dolu çok anlamlı.
YanıtlaSil“Bu dünyada şu anda gitmem gerekse, görevimi yapmış hissediyorum.” cümlenizi bende bir gün gönül rahatlığıyla söylemek istiyorum.
“Belki duygular bedenin taşıyamayacağı kadar yoğunlaşıyor. Aklın, duyguların çok güçleniyor ve bedenin ağlamaya başlıyor.” Melekler Şehri.