26 Nisan 2020 Pazar

Aşkta benzerliklere mi odaklanmalısınız, yoksa farklılıklara mı


Aşkta benzerliklere mi odaklanmalısınız, yoksa farklılıklara mı? Benzerlikler mi sizi birbirinize çeken ve bir arada tutan, yoksa farklılıklar mı? Sevgiliyle ilk buluşmanızı hatırlayın. Hani o ikinizin de karşısındaki kişiyi tanımak için tarttığı, her şeyi berbat etmekten korktuğu için kendi olamadığı, ya sürekli konuşup saçmaladığı, ya da susup bütün gece kafa salladığı o ilk buluşmaya. Şimdi sorun kendinize, o gece ne kadar samimiydiniz? O buluşmada ne kadar gösterdiniz gerçek yüzünüzü? Ya da ne kadar çaba sağladınız uyum sağlayabilmek için, ne kadar sabırlıydınız? Aristofanes’ten beri ruh eşinizi aradığınızdan mıdır sizinle aynı şeyleri seven, sözlerinizi tamamlayabilen, sizin gibi düşünen, hareket eden, yaşayan birini bulduğunuzda ideal aşkı bulduğunuzu düşünmeniz? Yoksa sadece güvende hissetmeniz mi?

Evlilik kurumunu ele alalım mesela. Dört tip evlilik yapısı var;
1.Görücü usulü evlilikler, 2.Arkadaş evlilikleri, 3.Aşk evlilikleri, 4.Şöhret evlilikleri.

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre en uzun süren şekilde sıraladım. Şaşırmayın ama en uzun süren evlilikler sizden önce, her iki tarafı da tanıyan ve isabetli karar alabildiği TÜİK tarafından da onaylanmış “Ayşe teyzeler” sayesinde gerçekleşiyor. Peki, nedir onlara bu kadar isabetli karar aldırabilen şey? Bingo... Benzerlikler elbette. O zaman benzerliklere mi odaklanmalıyız? Öyle ya madem bu bizi kalıcı ve uzun süreli bir evliliğe götüren bir anahtarmış gibi görünüyor. Belki de onu kullanmalıyız? 

Ya da “Ayşe teyzeler” e kendimizi teslim etmeyecek kadar olgunlaştığımızı düşünüyorsak, her olgun insan gibi ilk görüşte aşkı beklemektense, alışkanlıklarımızın peşinden giderek arkadaş evliliklerini seçmeliyiz. Görünürde o da yeterince güvenilir görünüyor.
Bu aşka ihanet etmek mi sizce? Belki de sadece benzer olanı kabul etmek ve sindirmek daha kolay geldiğindendir. Etrafınızdan sıkça duyduğunuz ideal bir işi, yaşantısı olan, aileniz ve arkadaşlarınız tarafından kolayca kabul edilecek biriyle olmak yaşantınız için bir risk getirmeyecek olduğundandır belki de.

Farklılıklara odaklanırsanız dipsiz bir kuyuya çekilebilirsiniz. “Asi gençlik” filminde Judy’i Jim’e çeken, “Alacakaranlık”ta Bella’yı Edward’a çeken farklılıklara odaklanmaları değil miydi? Ama bu farklılıkları sindirmek ve keşfetmek ancak filmlerde olabilir değil mi? Gerçekse aslında böyle bir şeyin bizi ve çevremizi oldukça tedirgin edeceğidir. “Ayrı dünyaların insanısınız” diye seslenen arkadaşlarınızın sözleri kulağınızda çınlamıyor mu?

Benzer olan güvenlidir, farklı olansa öğreticidir. Farklı olanı keşfe çıkarsanız her an sizi şaşırtan, bazen güldüren, kimi zaman kızdıran ama sürekli test eden bir şey içinde yaşarsınız. Ancak geçen zaman sizi birbirinize yakınlaştırır, gün gelir birbirinize benzersiniz. Çünkü duvarlarınızı yıkan, önyargılarınızı değiştiren bir şeydir yaşadığınız. Orada keşfedeceğiniz bambaşka bir “Ben” sizi bekler. Farklı olanı keşfettikçe içinizdeki derinliği de keşfedersiniz.
Unutmayın benzerlikler üstüne harika bir “ilişki”, farklılıklar üstüneyse yepyeni bir “Ben” inşa edersiniz.

Sevgiyle, Aşkla ve Sağlıkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/DBU ve Regresyon Psikoloğu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler!...