Aşkta benzerliklere mi odaklanmalısınız, yoksa
farklılıklara mı? Benzerlikler mi sizi birbirinize çeken ve bir arada tutan,
yoksa farklılıklar mı? Sevgiliyle ilk buluşmanızı hatırlayın. Hani o ikinizin
de karşısındaki kişiyi tanımak için tarttığı, her şeyi berbat etmekten korktuğu
için kendi olamadığı, ya sürekli konuşup saçmaladığı, ya da susup bütün gece
kafa salladığı o ilk buluşmaya. Şimdi sorun kendinize, o gece ne kadar
samimiydiniz? O buluşmada ne kadar gösterdiniz gerçek yüzünüzü? Ya da ne kadar
çaba sağladınız uyum sağlayabilmek için, ne kadar sabırlıydınız? Aristofanes’ten
beri ruh eşinizi aradığınızdan mıdır sizinle aynı şeyleri seven, sözlerinizi tamamlayabilen,
sizin gibi düşünen, hareket eden, yaşayan birini bulduğunuzda ideal aşkı bulduğunuzu
düşünmeniz? Yoksa sadece güvende hissetmeniz mi?
Evlilik kurumunu ele alalım mesela. Dört tip evlilik
yapısı var;
1.Görücü
usulü evlilikler, 2.Arkadaş evlilikleri, 3.Aşk evlilikleri, 4.Şöhret
evlilikleri.
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre en
uzun süren şekilde sıraladım. Şaşırmayın ama en uzun süren evlilikler sizden
önce, her iki tarafı da tanıyan ve isabetli karar alabildiği TÜİK tarafından da
onaylanmış “Ayşe teyzeler” sayesinde gerçekleşiyor. Peki, nedir onlara bu
kadar isabetli karar aldırabilen şey? Bingo... Benzerlikler elbette. O zaman benzerliklere
mi odaklanmalıyız? Öyle ya madem bu bizi kalıcı ve uzun süreli bir evliliğe
götüren bir anahtarmış gibi görünüyor. Belki de onu kullanmalıyız?
Ya da “Ayşe
teyzeler” e kendimizi teslim etmeyecek kadar olgunlaştığımızı
düşünüyorsak, her olgun insan gibi ilk görüşte aşkı beklemektense,
alışkanlıklarımızın peşinden giderek arkadaş evliliklerini seçmeliyiz.
Görünürde o da yeterince güvenilir görünüyor.
Bu aşka ihanet etmek mi sizce? Belki de sadece
benzer olanı kabul etmek ve sindirmek daha kolay geldiğindendir. Etrafınızdan
sıkça duyduğunuz ideal bir işi, yaşantısı olan, aileniz ve arkadaşlarınız
tarafından kolayca kabul edilecek biriyle olmak yaşantınız için bir risk
getirmeyecek olduğundandır belki de.
Farklılıklara odaklanırsanız dipsiz bir kuyuya
çekilebilirsiniz. “Asi gençlik” filminde Judy’i Jim’e çeken, “Alacakaranlık”ta Bella’yı
Edward’a çeken farklılıklara odaklanmaları değil miydi? Ama bu farklılıkları
sindirmek ve keşfetmek ancak filmlerde olabilir değil mi? Gerçekse aslında
böyle bir şeyin bizi ve çevremizi oldukça tedirgin edeceğidir. “Ayrı
dünyaların insanısınız” diye seslenen arkadaşlarınızın sözleri
kulağınızda çınlamıyor mu?
Benzer olan güvenlidir, farklı olansa öğreticidir. Farklı
olanı keşfe çıkarsanız her an sizi şaşırtan, bazen güldüren, kimi zaman
kızdıran ama sürekli test eden bir şey içinde yaşarsınız. Ancak geçen zaman
sizi birbirinize yakınlaştırır, gün gelir birbirinize benzersiniz. Çünkü duvarlarınızı
yıkan, önyargılarınızı değiştiren bir şeydir yaşadığınız. Orada keşfedeceğiniz
bambaşka bir “Ben” sizi bekler. Farklı olanı keşfettikçe içinizdeki
derinliği de keşfedersiniz.
Unutmayın benzerlikler üstüne harika bir “ilişki”,
farklılıklar üstüneyse yepyeni bir “Ben” inşa edersiniz.
Sevgiyle, Aşkla ve Sağlıkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/DBU ve Regresyon Psikoloğu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler!...