Hayatta her seçim, bazen küçümsenemeyecek yan etkileriyle, reel sonuçlar doğurur. Biz gelişip büyüdükçe daha çok konuda karar alma sorumluluğu yüklenir üzerimize. Bununla birlikte verdiğimiz kararların etki alanları da sürekli genişler. Eğer yaşamımızın sorumluluğunu birine bırakmadıysak, kaçınılmaz bir zorunluluktur karar vermek. Günde ortalama 100.000 karar veriyoruz. Yemek yemek, araba kullanmak, merdiven inmek gibi şeyleri neredeyse otomatik pilota bağlamış durumdayız. Nörologlara göre beynimizin etkinliklerinin ancak yüzde 0,1 inin bilincine varıyoruz. Diğer bir deyişle eylemlerimizin % 99,9’u “bilinçsiz”.
Asıl şaşırtıcı olansa hızla ve sezgisel olarak aldığımız kararların, çoğu zaman ince elenip sık dokunanlardan daha sağlıklı olması. Çok sayıda kriterin göz önünde bulundurulması gereken durumlarda, sezgilerimiz en güvenilir rehberdir. Sağlıklı karar alabilmek için en önemli strateji: “İç sesine kulak ver! Ne kadar güçlüyse o kadar çabuk dinle! Sorun ne kadar karmaşıksa o kadar az akıl yürüt!” Herhangi bir konu hakkında deneyime sahipseniz sezgisel kararlarınızın isabetli olma ihtimali artarken, o konu hakkında herhangi bir deneyiminiz yoksa konuyu ayrıntılarıyla düşünmeniz daha sağlıklı karar almanızı sağlar. Ayrıca çok karmaşık konularda her seçeneği ayrıntılarıyla değerlendirdikten sonra beyninizi en azından bir akşam konuyu hiç düşünmeden değerlendirdiğinizde de kararınızın isabeti artıyor.
Beynimiz saniyede 11 milyon kez uyarılmakta. Bilinçli düşünme eyleminden sorumlu beyin korteksi ise en fazla 40-60 uyarımı işleyebiliyor. Bilinçdışı zihnimizse, biz farkına bile varmadan, pek çok bilgiyi yıldırım hızıyla önemli ve önemsiz, olumlu ve olumsuz diye sınıflar, kaydeder ve depolar. Bilinçdışı bilgileri duygu diline çevirir. İngiltere’de Leicester Üniversitesinde yapılan bir süpermarket araştırmasında, markette Fransız şarkılarının çaldığı saatlerde Fransız şaraplarının, Bavyera müziği çaldığında da Alman şaraplarının satışlarının arttığını görmüşler. Müşterilere sorduklarında ise çalan müziği hatırlamadıklarını söylemişler. Hipnotik kalıplarla bilinçli karar almamızı engelleyerek, bilinçaltındaki duygularımızı manipule eden, bir sürü laf kalabalığı ile asla kullanmayacağımız eşyaları satan, kapı satıcıları da aslında bu deneye uygun davranmıyorlar mı?
Kartal ÖZAL
PDR ve Davranış Bilimi Uzmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler!...