Bebek olarak hayata geldiğimiz an ölümlülüğü de
seçmişiz demektir. Ruhumuz o akıl almaz iklimden, bir beden seçerek hayata adeta
düşer. Artık içinde bulunduğumuz dünyanın sınırlayıcı önermelerinin
esiriyizdir. Kabul ettiğimiz her önermede, hayat bizi biraz daha hipnoz altına alır,
içinde bulunduğumuz hipnoz durumu daha da derinleşir. Doğumumuzdan itibaren
bize sunulan bazı önermeleri sıralayayım. Bakalım hangileri size tanıdık
gelecek?
“Yapamazsın”, "beceriksizsin", "yetersizsin", “koşma düşersin”, “yalnız kalınca
korkar”, “acıkınca ağlar”, “kırarsın”, “düşürürsün”, “dikkat et elini kesersin”,
“bu iyi”, “şu kötü”, “bu güzel”, “şu çirkin”, “bu doğru”, “şu yanlış”. Sürekli
tekrar ettiğimiz bu önermeler birçok düşünce ve davranışımızı pekiştirir. Küçükken
olumsuzunu bolca duyduğumuz önermelerin yerine, yetişkinlikte, neredeyse tüm
kişisel gelişim çalışmalarında, “olumlama” adı altında kişilere verilen ve oto
hipnoz etkisi gösteren önermeler koyulmuyor mu? Kendimizi kötü hissettiğimizde
harika hissettiğimizi söylersek, kötü hissettiğimiz önermesi dağılıp gitmiyor
mu? Oysa kötü hissederken, daha da kötü hissettiğimizi düşünürsek, her söyleyişimizde
içinde olduğumuz durum daha da beter olmaz mı?
Hipnoz gizemli bir şey değildir sevgili dostlar.
Doğuştan itibaren dünya hakkında, ailemiz hakkında, çevremiz hakkında, daha da
önemlisi kendi sınırlarımız hakkında bize sürekli önermeler sunulur. Kabul
ettiğimiz her önerme hipnozdur. Ya böyle bir şey yok ise, ya çevremizdeki dünya
sadece inandıklarımızı bize yansıtan bir aynaysa? Bir deneyde kişinin ensesine
buz ile dokunup, kızgın demir demişler? Ne mi olmuş? Elbette ensesi su toplamış.
Aklınız inanılması güç becerilere sahip.
Başımıza gelen her şey önermedir. Hayatta kesin olan
hiçbir şey yoktur. Katı diye bir şey yoktur, yalnızlık diye bir şey yoktur, soğuk
diye bir şey yoktur, gece diye bir şey yoktur, fakirlik diye bir şey yoktur.
Bunların hepsi hayatın gerçeği adı altında bize sunulan önermelerdir. Kabul
edersek hayatın bizi hipnotize etmesine izin vermiş oluruz. Başımıza gelenlerin
çoğu hayallerimiz ya da düşlerimiz değil, değer verdiğimiz ya da vermediğimiz insanların
bize sunduğu ve bizimde kabul ettiğimiz önermelerdir. Bir önermeyi reddetmek
için hiçbir zaman geç değildir. Başkalarının önermelerini kendi gerçeğimiz
haline getirmezsek, benzersiz, ilgi çekici, sıra dışı biri oluveririz. Fark
yaratan insanlar bunu nasıl başarıyor? Çünkü onlar başkalarının hipnozunun
yerine, kendi önermelerini koyarak kendi kendilerine hipnoz yapıyorlar. “BAŞARACAĞIM”,
“ZENGİN OLUYORUM”, “BU YIL BENİ ÇOK SEVEN HARİKA BİRİNİ BULUP EVLENİYORUM”, “BİRGÜN
BÜTÜN DÜNYA BENİ TANIYACAK, BİLİYORUM”. Gerçek olması için yapmaları gereken
tek şey tekrar, tekrar ve tekrar söylemektir. Yalnız olduğunuz önermesinin
yerine İLİŞKİYİ, işsizliğin yerine ÇALIŞMAYI, çok çalışmanın yerine DİNLENMEYİ,
nefretin yerine SEVGİYİ, fakirliğin yerine ZENGİNLİĞİ koyduğunuz an tüm
hayatınızın kontrolünü ele almış ve uykudan uyanmış olursunuz.
HANGİ BURÇTA DOĞMUŞ OLURSANIZ OLUN, hepiniz bu
düşünceye sahip olduğunuz andan itibaren artık çok daha ZENGİNSİNİZ.
AŞKLA KALIN,
Kartal ÖZAL
PDR ve Davranış Bilimleri Uzmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler!...