Üniversite yıllarımda duyduğum ve beni çok etkileyen bu sözü, 1564-1642 yılları arasında yaşayan Galilei söylemiş. Galilei teleskopla yaptığı gözlemleri de değerlendirerek, Batlamyus’un dünya merkezli evren modeline ölümcül darbeyi indiren bilim adamı. Dünya’nın hareket ettiği ve Güneş’in, içinde bulunduğumuz evrenin merkezi olduğu fikirlerini öne sürünce, Engizisyon mahkemesi tarafından yargılandı. Hayatını kurtarmak için fikirlerinden vazgeçtiğini söylemek zorunda kaldı.
Bu olay din-bilim çatışması konusunda en ciddi örnekler arasında geçer ve ne zaman bu ayrılıktan bahsedilmek istense örnek olarak sunulur. Bilim Felsefesi dersini aldığım Sevgili Nuray Sungur daha ilk derste öğretmişti bunu bize. Oysa Galilei hem Tanrı’ya, hem de Kilise’ye bağlı bir bilim adamıydı. Galilei, Tanrı’nın yarattığı evrenin de, Tanrı’nın bir kitabı olduğunu düşünüyordu. Tanrı’nın kitapları arasında çelişki olamayacağını vurguluyordu. Kilise ilerleyen yıllarda Galilei’ye haksızlık ettiğini kabul edecekti. Bu da aslında Hristiyan dünyasının “Tanrı’nın Evi” olarak nitelediği kilisenin geçmişte, kendi iradesini, Tanrı’nın iradesinin yerine geçirdiğini itiraf etmesi demekti. Elbette haksızlık edilen tek bilim adamı değildir Galilei. Ama belirttiğim gibi çok iyi bir örnektir.
Geçenlerde Almanya’dan sevdiğim bir dostum, bir sms gönderdi. İlimi bir bardak suya benzeterek, “Biraz tadanlar ateist olur, ortasına kadar içenler kendini, sonuna kadar içenler Tanrı’yı bulur” diye yazmıştı. “Şifa Numarası Kodları” ile neredeyse her şeyin yeniden kodlanabileceğini ortaya koyan, Avrupa’da doktorların ve bilim dünyasından seçkin kişilerin yoğunlukla katıldığı seminerlere konu olan Grigori Grabovoi’nin yenilenme çalışmalarını duyduğumda, aklıma hemen Galilei geldi. “Matematik, Tanrı’nın, Evreni Yazdığı Dildir!...” diyen Galilei. Bundan tam 400 yıl önce acaba tamda bunu mu söylemeye çalışıyordu? Siz ne dersiniz?
Kartal ÖZAL
PDR ve Davranış Bilimi Uzmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler!...