Dr.Wayne W.Dyer bu belgeselde "Hayatımın amacı ne? Onu nasıl bulabilirim?" diye soran
insanlara cevap veriyor. Pek çok insan hayatını direksiyonun başına geçip asla
varamayacağı bir yere doğru yolculuk yaparak geçirir. Hırsa yönelik bir seyahate
çıkar. İçindeki onu ana rahmine düşüren, orada mükemmel şekilde işleyerek
insanlaştıran, muhteşem tanrısallığı unutur.
Egosu ona "Bundan
sonrasını biz hallederiz" der ve ekler "Unutma, sen sahip oldukların kadar değerlisin". Oyuncaklarla
başlayan bu sahip olma yolculuğu, daha sonra ideal iş, ideal eş, ideal ev,
ideal araba şeklinde gelişir durur. Yani aslında sürekli yeni oyuncaklar
edinir. Doğal olarak artık şöyle bir yanlış inanç edinmiştir. "Daha fazlasına sahip olmam, daha
değerli bir insan olduğumu gösterir". Peki bir gün tüm bu sahip
olduklarını kaybedersen geriye ne kalır? Değersizlik, terk edilmişlik, aşağılık
duygusu. O zaman sahip olduklarını korumalı, giderek daha bencilleşmeli,
yalnızlaşmalı, adeta bir fanusa saklanmalı.
Egonun önemli yanlışlarından biride "Seni sen yapan şey sadece sahip
oldukların değil, yaptıklarındır" demesidir. Bu da insanı başarı adını
verdiği bir çıkmaz yola sokar. Artık insan olarak değerin, ne kadar şey
başardığınla ölçülür. Yani daha çok kazanmak gerek, terfi etmek gerek, elde
ettiğim şeye sahip olmaya çalışanlarla mücadele etmek gerek. "Önemli olan
bir numara olmak, o zaman herkesle rekabet etmeliyim".
Egonun bir diğer yanlışı "Sen diğer insanların hakkında düşündüklerisin" dir. Diğer
insanlar gibi giyinmelisin, yaşamalısın, onların aldıklarını almalısın. Böylece
moda denilen şeyin içinde bulursunuz kendinizi ve sürekli tüketmeye
başlarsınız.
Egonuzun önemli bir diğer oyunu "Sizi olduğunuz şeye hapsetmeye çalışmasıdır". Örneğin
iyi bir anne olmak, iyi bir eş olmak, iyi bir kız olmak bizim toplumuzda kadına
örülen en önemli duvarlardır. Elbette bunların hepsi çok kutsal ve önemli
değerlerdir. Ancak hiçbiri sizi tek başına tanımlamaz. Dolayısıyla birinden
onay almak için değil, sadece öyle mutlu olduğunuz için yaptığınız eylemler
ruhunuzu besler ve geliştirir.
Hayatınızın ikisinde şunu fark edebilirsiniz "Siz bir bedenden ibaret değilsiniz,
insanlığı deneyimleyen bir Ruh'sunuz. İlahi bir kaynaktan geliyorsunuz ve
aslında bu kaynak her yerde. Dolayısıyla her yerdeyse o zaman içinizde de
olmalı. Sizin içinizdeyse, o zaman siz
hayatınızda ne eksik diye düşünüyorsanız onunda içinde olmalı. O zaman
hayatınızda eksikliğini duyduğunuz şeyle sizin aranızda zaten tanrısal bir
kaynak var. Tek yapmanız gereken bu bağı fark edip kendinize doğru akmasını
sağlamak".
Hayatınızın bu yeni bölümünde eski
alışkanlıklarınızı bırakabilir, eski düşünce yapılarından arınabilirseniz her şeyin
uzanabileceğiniz mesafede sizi beklediğini görebilirsiniz. Doğal halinize
güvenin, içinizdeki doğallığı yaşayın. Her şeyi kontrol etmeniz gerekmez. Hayat
elinizin altından akıp gitmeden, yakalayıp tadını çıkara çıkara yaşayın.
Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR ve Davranış Bilimi Uzmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler!...