Damla Çeliktaban geçenlerde Habertürk gazetesindeki köşesinde
yazdığı yazıda normal doğumla ilgili bir araştırmaya yer vermişti. Ne zamandır
değinmek istediğim konuda neden bir şeyler yazmadığımı bu köşe yazısı önüme gelince
anladım ve kendi kendime gülümsedim.
Doğum konusunu araştıran birçok uzman var. Doğum
anının çocukta ve annede yarattığı ruhsal, fiziksel ve zihinsel travmalar
üzerine sayısız yayın var, birçoğu da yolda. Yale Üniversitesinin yayınladığı
araştırma doğumun çocuk üzerinde bıraktığı izlere odaklananlardan sadece biri.
Bu araştırmanın sonuçlarına göre vajinal doğum sırasında salgılanan UPC2 adlı
kimyasal, beyin gelişiminde önemli rol oynuyor. UPC2, stres anında salgılanan
ve “insanın zor koşulları atlatmasını” mümkün kılan bir protein.
Bebek anne rahminde başlayan kasılmalar, itilmeler
ve doğum boyunca süren çabası sırasında bolca bu proteinden salgılıyor. UPC2 “beyin
hasarından koruyan serbest radikalleri” ve hipokampüsteki yeni bağlantıları
destekliyor, ayrıca anne sütüyle birleştiğinde koruyucu etkisi de artıyor. (Ayrıca
9 eylül Üniversitesinden Prof.Dr.Mine Doluca’nın araştırma sonuçları içinde deUPC2
‘nin hücre içine ilaç geçişini de etkilediği belirtilmiştir).
Sezaryende ise bebek herhangi bir fiziksel zorlanma
yaşamadığı için UPC2 çok düşük oranda salgılanıyor. Bu durumunda bazen
yetişkinlikte davranış bozukluklarına, hafıza problemlerine ve stres ve
zorlanma anlarında psikolojik dayanıksızlığa yol açabileceği düşünülüyor.
Kapsamlı bir
araştırmanın sonuçlarına göre sezaryenle dünyaya gelen bebeklerin ilk bir ay
içinde ölüm riski, normal doğumla dünyaya gelenlerden 3 kat daha fazla. Çünkü
normal doğum, bebeklerin nefes alıp verme faaliyetlerinin daha düzenli olmasını
sağlıyor.
ABD'de üç yıl boyunca hem sezaryen yöntemiyle hem de normal doğumla dünyaya gelen 5 milyon 700 bin bebek üzerinde yapılan bir araştırma sezaryenin bebek ve anne sağlığı açısından çok daha riskli olduğunu ortaya koydu.
ABD'de üç yıl boyunca hem sezaryen yöntemiyle hem de normal doğumla dünyaya gelen 5 milyon 700 bin bebek üzerinde yapılan bir araştırma sezaryenin bebek ve anne sağlığı açısından çok daha riskli olduğunu ortaya koydu.
ABD'li
uzmanlara göre sezaryen yöntemiyle dünyaya gelen bir bebeğin normal doğumla
dünyaya gelen bir bebeğe kıyasla ilk bir ay içinde ölüm riski 3 kat daha fazla.
Çünkü normal doğum sırasında bebekler akciğerlerinde biriken sıvıyı sezaryene kıyasla çok daha başarılı bir şekilde atabiliyor. Normal doğum akciğerlerin sağlıklı çalışmasını teşvik eden hormonların salgılanmasını da artırıyor.
Çünkü normal doğum sırasında bebekler akciğerlerinde biriken sıvıyı sezaryene kıyasla çok daha başarılı bir şekilde atabiliyor. Normal doğum akciğerlerin sağlıklı çalışmasını teşvik eden hormonların salgılanmasını da artırıyor.
Uzmanlar,
normal doğumun bir anlamda bebeği yaşama hazırlamak anlamına geldiğine dikkat
çekiyor Ve anne adaylarına sezaryeni zorunlu kılan bir sağlık sorunu olmadığı
sürece normal doğumu tercih etmelerini öneriyor.
İsveç’teki Karolinska Enstitüsünde yapılan bir araştırmada da sezaryenle
doğumun çocuğun dna sında değişime yol açtığı belirlenmiş. Araştırmacılar bu
değişimi doğum sırasında bebeğin yaşadığı strese bağlamış. Normal doğumda
bebeğin stresi yavaşça artarken, sezaryenle doğan bebeklerin ani strese maruz
kaldıkları tespit edilmiş. Bu genetik değişiminde ileride şeker, kanser ve
astım hastalığı görünme riskini artırdığı belirlenmiş.
Doğum araştırmacısı Michel Odent’in de sıkça
belirttiği gibi: “Daha önce hiçbir nesilde bu kadar yaygın sezaryen yapılmamıştı.
Bakalım bu yeni nesil nasıl bir dünya yaratacak?”
Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR ve Davranış Bilimi Uzmanı