26 Şubat 2012 Pazar

Kısa dönemli çözümler, uzun dönem sorunlarınızın nedeni olur!...


“Niagara Sendromu” olarak literatürlere geçen bu sendrom, hayatı bir şelaleye doğru akan nehre benzetir. İnsanlar bu nehre, sonunun nerede biteceğini bilmeden atlar ve hemen akıntıya bırakır kendini. Günlük olaylar, günlük korkular, günlük zorluklar deneyimleri oluşturur. Nehrin çatal oluşturduğu yere vardığında ise, hangi tarafa gitmek istediğine çoğunlukla oluşan bu deneyimlerin yönlendirmesi ile karar verir. Kendisi için hangi seçeneğin en uygun seçenek olacağını bilinçli olarak seçmez. Birçok insan hayatın bu kırılma anlarında kendi değerleriyle hayatına yön vermek yerine, çevresi tarafından onaylanma, sevilme, kabul edilme ihtiyacı ile hareket eder. Sonuç olarak kontrol kendisinde olmadan yaşamını sürdürür. Ta ki bir gün çağlayanın sesi onu uyandırana kadar. Bir de bakar ki, küreksiz bir kayığın içinde Niagara Çağlayanı’nda uçurumun eşiğindedir.
 “Allah’ım” der sonra, “Ben ne kadersiz insanım”. Aşağıya düşüş kaçınılmazdır artık. Bazen bu düşüş, duygusal bir düşüş olur, eşinden ayrılır. Bazen finansal bir düşüştür, işinden ayrılır. Bazen durum daha da vahimdir, sağlığından ayrılır.
         Hayatınızda bugün yüz yüze geldiğiniz tüm güçlükler, tüm felaketler, büyük bir ihtimalle, nehrin çok yukarısındayken verebileceğiniz daha farklı kararlarla önlenebilirdi. Ama hayatınızı filmlerdeki gibi seçim yaptığınız ana geri sarıp, kararlarınızı değiştiremiyorsunuz.
         Peki, nehrin en hızlı aktığı anda, azgın sulara kapılmış gider durumdayken, olayları nasıl kontrolünüz altına alabilirsiniz? Kürekleri suya daldırıp ters yönde deliler gibi kürek çekmeniz hiç bir işe yaramayacağına göre, ileriyi planlayabilir, gerçekte varmak istediğiniz yere doğru bir rota çizebilirsiniz.
Genelde insanlar elde ettikleri sonuçları hayatlarının merkezine koyar, sevinçleri de, üzüntüleri de abartarak yaşar. Bazen çabuk gelecek mutluluklara öyle odaklanır ki, bulduğu kısa dönemli çözümler, uzun dönem sorunlarının nedeni olur. Bulduğunuz geçici çözümler başkalarını ikna etmek için değil, kendinizi olduğunuz halinizle kabul edememekten kaynaklanır. Kendimizden kaçarak, nasıl tekamül edebiliriz? Başkalarına iyi görünmek, ya da hep haklı olmak, ya da zayıf yönlerimizi göstermemek, mükemmel görünmek için harcadığımız çaba çoğunlukla aslında kendimizden kaçtığımız içindir. Oysa hayatta hesap vermek zorunda olduğunuz tek kişi kendinizsiniz. Ne iseniz, o olmaya çalışın. Düşünceleriniz, duygularınız ve davranışlarınız aynılaşmaya başladığında kendinize yaklaşmışsınız demektir. Çalışmalarımız sırasında iflas eden insanlar nasıl battıklarını anlatırlarken, ilişkisi biten insanlarsa bu süreci tarif ederlerken, yaptıkları hamlelerin günü kurtardığını ama geleceği nasıl daha kötü duruma soktuklarını fark ettiklerinde kendileriyle barışma şansını yakalıyorlar.
Bugün başınıza gelenin hakkınızda hayırlı veya hayırsız olduğunu, ancak aradan zaman geçtikten sonra anlayabilirsiniz. Bir türlü anlam veremediğiniz olayları tekamülünüzün bir parçası olarak kabul edin ve sadece şükredin. Nedenini mutlaka bir gün anlayacaksınız. Kendiniz olun ve unutmayın, siz olduğunuz halinizle zaten mükemmelsiniz.
Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR ve Davranış Bilimi Uzmanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler!...