Merhaba,
Bu hafta regresyon koçluğu grubumuzla yapacağımız Anne Karnı ve Şimdiki Yaşam Regresyonu eğitimi için notlarımı karıştırırken, geçtiğimiz yıllarda ABÇ Dergisinde yayınlanan bir röportajımı sizinle paylaşmadığımı fark ettim. Bence oldukça önemli olan bu konuyu sevgiyle ilginize sunuyorum.
Sn.Kartal Özal, pedagoji eğitimi
almış bir davranış bilimi uzmanı olarak, regresyon terapisi ile ilgilendiğinizi
ve oldukça ilginç çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Okuyucularımızı da yakından
ilgilendiren anne karnı ve çocukluk dönemi travmaları hakkında bizi
bilgilendirebilir misiniz?
Elbette. Bebekler henüz anne karnındayken, hem annenin iç
dünyasında, hem de çevrede olanları algılayabilir ve birçok bebek için travma
anne karnında “bonding ilişkisi” nin kurulamaması ile başlar.
“Bonding İlişkisi” nedir?
Bonding ilişkisi, anne ile çocuk arasındaki temasla kurulan
ilişkidir. Döllenme ile başlayan ve anne karnında iken daha da gelişen
“birbirine ait olma, bütün olma” duygusudur. Bu duygu bebeğe anneye karşı güven
geliştirmesi konusunda yardımcı olurken, annesine de bebeğini anlaması ve ona
yardımcı olması, yol gösterebilmesi konusunda “özgüven” kazandırır.
Mesela özellikle anne karnında bu
ilişki hangi sebeplerle bozulabilir?
Örneğin anne;
– Planlı bir hamilelik yaşamamış ve
bebeği düşürmeye çalışmış olabilir,
– Bebek anne karnında kordon dolanması yaşamış veya ölü doğmuş olabilir,
– Bebek henüz anne karnındayken veya sonrasında anne bir yakınını (abi, abla,
anne, baba gibi) kaybetmiş olabilir,
– Bebek erken veya sezaryenle doğmuş, sonrasında bir süre kuvözde kalmış
olabilir,
– Ebeveynleri bebek doğmadan veya hemen sonrasında boşanmış olabilir,
Bunların hepsi bu ilişkinin bozulması ve travma oluşması
için etken olabilir.
Peki, Bonding İlişkisi doğum
sonrasında nasıl devam eder?
Doğum anında anne ve bebek arasında sanki bir “ilk görüşte
aşk” başlar. Bu nedenle doğumun mümkünse normal doğum olması ve ardından
mutlaka anne-bebek buluşmasının hemen oracıkta yaşanması gerekir. Bilimde bunu
yakın zamanda kabul ederek normal doğuma destek vermeye başladı. Bu durumda hem
hamilelik sonrasında görülen depresyonlarda azalma olabilir. Hem de annenin
bebek üzerindeki güven verici duruşunun, ileride bebek tarafından
desteklenmesine, anne-bebek bağının kuvvetlenmesine son derece olumlu etkileri
olacaktır.
Peki, ebeveynler tarafından çocukluk
çağında oluşabilecek bu travmaları iyileştirici bir tutum veya bilinç ortaya
konamazsa bunun ileride doğurabileceği olası sonuçlar konusunda bizi
aydınlatabilir misiniz?
Özelikle bebek, anne tarafından karşılanmayan, eksik kalan
duyguları başkalarından karşılamaya çalışabilir. Bu durumda yakınlarından
(anneanne, babaanne, teyze, hala vb.) olumlu destek görürse sağlıklı bir benlik
duygusu geliştirip ileride özsaygısı yüksek, ne istediğini bilen bir birey olabileceği
gibi, taciz veya fiziksel şiddete maruz kalarak, ikili ilişkilerinde halen bu
olayların yarattığı blokajı hisseden ve uzun süreli ilişkiler kuramayan,
fiziksel bedeninde olduğu kadar, duygusal bedeninde ve benliğinde de yaralar açılmış
bir birey haline gelebilir.
Mesela beklemediği bir anda hamile kalan, hamilelik
sırasında birçok sorunla uğraşan, doğum sonrasında değil bebeğe ilgi göstermek,
kendi ilgi ihtiyacında olan bir anne farkında olmadan bu ihtiyacını bebeğin
yardımı ile karşılayabilir. Bu durumda çocuk kendi duygu ve düşüncelerini
yaşayabileceği bir ortam bulamayacak ve ileride bu zayıf anneyi terk edecek
özgüvene sahip olamayacak, hayatı boyunca hayır diyemeyen, istemediği konularda
fikrini beyan edemeyen, sürekli başkalarını önceliklendiren bir birey haline
gelecektir.
Her travma veya ihmal çocuğu kendinden biraz daha
uzaklaştırır. Kendinden uzaklaşan çocuk giderek daha fazla çevresinin esiri
durumuna gelir. Herkesçe kabul gören davranışlara mutlaka uyum sağlama çabası
gösterebilir, gereksiz amaçları gözünde büyütebilir ve onları
gerçekleştiremeyince büyük kırılmalar yaşayabilir.
Bu noktada sizin çalışmalarınız bu
kişilere ne gibi yararlar sağlıyor?
Çocukluk çağı travmalarının kuşaktan kuşağa aktarılma
özelliği vardır, ta ki bir kuşakta bu döngü dışarıdan müdahale ile kırılana dek.
Yaptığımız çalışmalar aracılığıyla kişi bu olaylardan dolayı
birikmiş olan ve yıllardır içinde tuttuğu olumsuz enerjiyi boşaltır. Şimdiki
hayat regresyonu da tıpkı geçmiş hayat regresyonu gibi, kişinin karanlıkta
kaldığı sanılan ama kişiyi olumsuz etkileyen olayların izlerini temizlemesine
aracı olur. Yaşamına anlayış, rahatlama, hafifleme, huzur ve sakinlik gelir ve
çocuklukta yer etmiş olan negatif inanç kalıpları değişir. Çocukluk
korkularından kurtulur ve kişi hayatından keyif almaya, birey olmaya,
psikolojik olarak kendisini tam ve bütün hissetmeye başlar.
Anneler biraz önce bahsettiğimiz olası travma doğurabilecek
normal dışı durumların yaratacağı sonuçları küçümsemez, bunun yerine bebeğin
artık daha fazla ilgi ve sıcaklık ihtiyacı duyabileceğini göz önünde bulunduracak
cesareti gösterebilirlerse, çocukluk travmalarını aşma noktasında dev bir adım
atmış olacaklardır.
Sevgiyle ve Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR/Davranış Bilimi Uzmanı/Regresyon Psikoloğu