31 Mart 2012 Cumartesi

Numaroloji, Sayıların Anlamı ve Sihirli Sabite


Çağlar boyu pek çok farklı kültür geçmişi açıklamak, geleceği önceden görmek için numaroloji den yararlanmıştır. Numarolojinin çeşitli kısımları günümüzde de kullanılmaya devam etmektedir. Örneğin sihirli karelerin birçok uygarlıkta sembolik bir önem taşıdığına inanılmıştır. En çok tanınanı eski çin mitolojisine dayanan Lo Şu’dur. Yandaki resimde görülen Lo Şu da her sıra, sütun ve hatta köşegensel toplamının “Sihirli Sabite” adı verilen 15 sayısını verecek şekilde düzenlenmiştir.  Sistem ne olursa olsun numarolojinin temeli, 1’den 9’a kadar her sayının kendine özgü bir sembolik anlamı olduğu ve bir kişinin ana özelliklerinin belirlenebilmesi, geçmişteki belirli bir olayın açıklanabilmesi ya da gelecek olayların önceden görülebilmesinde bunların yorumundan yararlanılabileceği düşüncesidir. Bazı uygulamalarda 11 ile 22 de önemli ve sembolik anlamı pekiştiricidir.
Numarolojinin bugün aygın kullanılan bir çeşidinde tek bir anlamlı sayıya ulaşmak üzere rakamların toplamı alınır. En basit yöntem kişinin doğumtarihini oluşturan rakamları toplamaktır.
Örneğin: 25.12.1968 (benim doğum tarihim): 2+5+1+2+1+9+6+8= 3+4= 7
Kişi doğum tarihi ve/veya bir ismin harflerinden yola çıkarak hayatında her biri kendi sembolik anlamına sahip bir dizi anlamlı sayı bulunduğunu keşfedebilir. Sayılar bir insanın karakteri olduğu kadar yetenekleri, hedefleri ve onu harekete geçiren şeyler hakkında da bilgi verebilir. Bazı sayılar tekrarlayabilir, bu da anlamlarını pekiştirir. İyi ya da kötü sayı yoktur, her sayının eşit ölçüde olumlu ve olumsuz niteliği bulunur, bunlar da kişinin güçlü ve zayıf yanlarında ifadesini bulabilir.
Sayıların kişi üzerinde olası negatif etkileri saptanmışsa bundan sonra atacağı adımlarla bu olumsuzluk hafifletilebilir ya da engellenebilir. Söz gelimi kişi böylece bazı karakter eğilimlerini kontrol altında tutmaya çalışabilir ve çeşitli yeteneklerini ne şekilde kullanacağına dair seçeneği olabilir. Bazı durumlarda belirli bir sayının sembolik anlamı kişinin yaşamında hali hazırda görülebileceği gibi zaman içinde de ortaya çıkabilir.
1.       Yaratıcılık ve Güven: 1 sayısı yaratıcı bir ruh, güçlü bir bireycilik ve cesaret ya da kararlılığı temsil eder. Önü kesilmişse aynı sayı bağımlılık, saldırganlık veya hükmedicilik sembolü olabilir.
2.       İşbirliği ve Denge: Bu sayı uyum ve başkalarıyla birlikte çalışma ( 2 ortaklık sembolüdür) becerisi kadar aracılık yeteneğini de temsil eder. Önü kesilmişse utangaç ve kendine yönelik bir yapının simgesi olabilir.        
3.       İfade ve Duyarlılık: 3 sayısı sözel ya da yaratıcı kendini ifadeyi ve başkalarına esin vericiliği temsil eder. Önü kesilmişse çok iyimser, eğlence sever kişilik yerini sert eleştirellik ve ruhsal değişkenliğe bırakabilir.
4.       İstikrar ve İlerleme: Bu sayı, organizasyon becerileri ve yönetim yeteneğiyle, üzerinde ileriye gidilecek sağlam bir temel oluşturmayı temsil eder. Önü kesilmişse aynı sayı katılık ve kişinin ilerleme yeteneksizliğinin sembolü haline gelebilir.
5.       Özgürlük ve Disiplin: 5 sayısı her durumda çabuk davranma eğilimiyle birlikte çok yönlü ve genişleyebilen bir kişiliği işaret eder. Engellendiğinde sabırsız ve huzursuz bir kişilik yapısının simgesidir.
6.       Vizyon ve Kabul: Bu sayı güzellik, arılık, yüksek idealler ve dengeli, bencil olmayan bir kişiliği temsil eder. Engellenmişse inatçı, despot bir kişilikle yargıcılık eğilimini işaret edebilir.
7.       Güven ve Açıklık: Eşsizlik, öğrenme arzusu, bilimsel bir zihin ve kusursuzluk eğilimini temsil eden 7 sayısının negatif yükü kişinin doğal cana yakınlığının yerini soğukluğa ve iğneleyici, alaycı bir yapıya bırakması olabilir.
8.       Bolluk ve Güç: Bu sayı güçlü bir otorite, karar alma becerisi ve kuvveti temsil eder. Önü kesilmişse doğal çalışma etiğinin yerini aşırı hırs, kötü yönetim ve güç istismarı alabilir.
9.       Bütünlük ve Bilgelik: 9 sayısı doğal karizma, iyi liderlik nitelikleri ve belirli bir özgecilik temsilidir. Önü kesildiğinde negatif sahiplenicilik ve yönsüzlük sembolü haline gelebilir.
Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR ve Davranış Bilimi Uzmanı

30 Mart 2012 Cuma

28 Adımda Hayatınızı Renklendirin!


Birden her şey çok kötü gitmeye başlar ve artık hayatınızı güzelleştirmek için çözüm bulmakta zorlandığınızı hissedersiniz. Ama endişelenmeyin. İngiliz Observer gazetesinin uzmanlara hazırlattığı reçete, sevgilinizle ilişkinizden iş hayatınıza kadar pek çok konuda renkli ve uygulanabilir çözümler sunuyor...

İlişkiler
1. Düzenli ve tutkulu bir ilişki yürütmenin en iyi yolu dönem dönem hiçbir şey yapmamaktır. Kimse birbirine acı vermeden, biraz ilişkiden uzaklaşın.
2. Uzmanların "paradoksal problem çözümü" adını verdiği yöntemi uygulayın. Örneğin, cinsel sorunlarınızda çözüme yatağınızın yerini değiştirerek başlayın..
3. Evli çiftler konusunda uzman John Gottman'a kulak verin. Araştırmasına katılan çiftlerden hangilerinin üç yıl içinde boşanacağını yüzde 94'lük doğruluk payıyla bilen Gottman'a göre, kadınlar kocalarının söylediği sözlere 15 dakikalık periyotlar içinde dört ya da beş kez sinirleniyorsa, bu çiftin en geç dört yıl içinde boşanacağı anlamına geliyor. Yine Gottman'a göre, eğer sevgilinizle tartışarak geçirdiğiniz vakit, onunla sorunsuz, mutlu geçirdiğiniz vaktin sadece yedide biri kadar ise, ilişkiniz iyi gidiyor demektir. Eğer sorunlarınızın yüzde altmışı "çözülemez" türdense meraklanmayın, normalsiniz.

Kültür
4. Televizyonunuzu kapayın! Böylece sinemaya, tiyatroya gitmek için de bol vakit bulabilirsiniz.
5. En az beş tane caz albümü alın. İste size küçük öneriler: Miler Davis'in "Kine of Blum," John Coltrane'in "A Lome Suareme" ya da Duke Ellington'in bir albümü.
6. Bestseller'lardan nefret etseniz de, en kısa zamanda Tolkien ile tanışın. "Yüzüklerin Efendisi" filmi hakkında konuşma zamanı geldiğinde, en azından bu konuda söyleyecek sözünüz olur.
İş
7. Kariyer seçiminizi yaparken "kapasite"niz kadar sizin için "uygun" olup olmadığını göz önünde bulundurun. En önemli on kişisel özelliğinizin listesini yapın ve sizin için neyin önemli olduğuna karar verin.
8. Zeki bir çalışkan olun. Önemli olan nasıl "çok çalıştığınız" değil, nasıl "çalıştığınız" dır. İpucu: Her ne kadar güç patronunuzda olsa da, ofisteki diğer çalışanları da etkilemeye çalışın.
9. Değişikliklerden korkmayın. İş yaşamındaki değişiklikler bir dönem her şeyin yerli yerine oturması için kendinize vakit tanımanız anlamına gelir. "Esnek" olun.

Oyun
10. Arada bir de olsa spontane davranın. Hoşlandığınız kişiyi ilk gördüğünüz anda ona duygularınızdan bahsedin. İçinizden mırıldandığınız şarkıyı yüksek sesle söylemeye başlayın.
11. Güzel bir şey yapın. Zahmetli ama lezzetli bir yemek, sevdiğiniz biri için bir kartpostal, kişisel İnternet sitesi... Bunlar kendinizi iyi hissettirecektir.
12. Tutkularınızı paylaşabileceğiniz insanlar bulun. Beraber saatlerce bilgisayar oyunu oynayacağınız, spor yapacağınız, satranç oynayacağınız birileri hayatınızı renklendirecektir.

Sağlık
13. Gülün. Gülmek sadece stresinizi yenmenizi sağlamakla kalmaz, kalbinizi de korur. Amerikalı bilim adamları çok gülen insanların kalp hastalıklarına karşı daha dayanıklı olduğunu söylüyor.
14. Sigarayı bırakın. Herhangi bir sağlık sorunundan muzdaripseniz, öncelikle yapmanız gereken yine sigarayı bırakmaktır. Kararlı olun.

Mutluluk
15. Yeni yılda olumlu düşünme gücünüzü devreye sokun. Her gün, sizi neyin rahatsız ettiğini düşünün ve o konuda çözüm üretmeye çalısın.
16. Üstünüzdeki giysiye şöyle bir bakın: Çevrenize nasıl bir mesaj veriyorsunuz? Giysilerinizde ne kadar açık renkler tercih ederseniz başkalarının enerjisini de o kadar itersiniz. Bu yüzden doktorlar beyaz giyer. Koyu renkleri tercih ederseniz, daha fazla enerji çekersiniz üstünüze ve otoriter bir havanız olur; bu yüzden polis üniformaları koyu renktir. Toplum içindeki konumunuza uygun renkte elbiseler giyin; aralara ruhunuzu ortaya çıkaracak renkler katmaktan çekinmeyin.
17. Kalp egzersizi yapın: İnsanları sevin!
18. Bütün konsantrasyonunuzu beyninizin merkezine, yani gözlerinizin tam ortasına yoğunlaştırın: Ruhun gerçek yuvasına. Bu egzersiz yoga felsefesine göre ruhsal ölümsüzlük anlamına gelen, "üçüncü göz"ümüzü açacak.

Beslenme
19. Bir meyve sıkma makinesi alın ve uzmanlara kulak vererek haftada üç kez "kullanın!"
20. Saat başı bir bardak su için. Bu sık sık tuvalete gitme ihtiyacına yol açacak olsa da, yarım litre su enerjinize yüzde 20 enerji katar.
21. Bu seneyi "iyi uyuma yılı" seçin: Gün ortasından sonra kafeinli içeceklerden uzak durun, alkol almayın, akşamları uykunuz olmasa da bedeniniz iflas etmeden yatağa girin.

Zayıflama
22. Spor yaparken bulunduğunuz ortamın aromalı olmasına özen gösterin. Şaka değil; New York'ta yapılan bir araştırmaya göre, spor yaptığınız ortam nane kokuyorsa enerjiniz artıyor ve daha az zorlanıyorsunuz.
23. "48 saat kuralı"nı aklınızdan çıkarmayın. Her gün spor yapmak çok da doğru değil bazı uzmanlara göre. Ama eğer her spor seansı arasında 48 saatten fazla vakit bırakırsanız da zorlanma ihtimaliniz var.
24. Egzersiz yapmak istiyorsanız, açık havayı tercih edin diyor uzmanlar. Amerikan Egzersiz Merkezi (ACE) bu yılın en büyük spor trendinin açık havada verilecek egzersiz dersleri olacağını açıkladı.

Para
25. Ailenizi "finans gurusu" olarak görmeyin. Son araştırmalar, insanların yüzde 40'ının parayla ilgili sorunu olduğunda ailelerine danıştığını ortaya çıkardı.
26. Eğer para konusunda eşinizle ortak hareket ediyorsanız, alışverişe mutlaka birlikte gidin. Çünkü kadınlar pazarlık ve kritik sorular konusunda erkeklerden daha yetenekli.
27. İyi para kazanmak istiyorsanız, kariyerinizi seçerken özen gösterin. Warwick Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre hukuk ve politika eğitimi görenler ziraat fakültelerinden mezun olanlardan yüzde 50 daha az kazanıyor.
28. Hayatınızda olmayana değil olana odaklanın. Neyi çok iyi yaptığınızı mutlaka öğrenin ve bunu yaparken kendinize karşı asla acımasız olmayın.
Hiçbir şey için "BENİMDİR!" demeyin! Sadece deyin ki: "YANIMDADIR!" Çünkü ne "ALTIN", ne "TOPRAK", ne "YAŞAM", ne "ÖLÜM", ne "SEVGİLİ", ne de "KEDER" daima SİZİNLE KALMAZ!...
Aşkla Kalın,
Kartal ÖZAL
PDR ve Davranış Bilimi Uzmanı

27 Mart 2012 Salı

Hz.Mevlana Dünya’nın döndüğünü Galileo’dan 350 yıl önce söylemişti!


Modern fiziğin ve teleskobik astronominin kurucularından olan İtalyan bilim adamı. Galileo, kendisinden önce Copernicus'un öne sürdüğü güneş merkezli evren kuramını benimsemiş ve bu nedenle Vatikan kilisesi tarafından iki defa yargılanmıştır. Bu olaylar nedeniyle Galileo tarihte bilim ve din çatışmasının bir sembolü haline gelmiştir.
Oysa bilim ve dinin iç içe olduğunu, Hz.Mevlana neredeyse Galileo’dan 350 yıl önce Divan-ı Kebir adlı eserinin 1.cildinin 196.sayfasında şu sözleriyle belirtmiştir;
“Güneş de, ay da, yıldızlar da, gökyüzünde ilahi aşk ile dönmekte; adeta oynamaktadır. Üzerinde yaşadığımız dünya da dönmekte, oynamaktadır. Biz bunların ortasındayız. Haydi, şu ortadakileri de oynat!”
Böylece döneminin ifadesiyle dönmenin bir enerjisi olduğunu, hareketsiz kalan insanın enerji üretemediğini anlatmaktaydı. Ayrıca yine çağının çok ötesinde bir bilgelikle insanların çark içinde dönüp durduğunu ve bunun yaratımın bir gereği olduğunu, yine Divan-ı Kebir’in 5. cildinde şu sözleriyle vurgulamaktadır;
“Allah’ım! Zümrüt renkli dokuz kat göğü havada, sonsuz boşluk içinde hapsettin; topraktan yarattığın insanı da, çarkla beraber oynatıp duruyorsun.”
Kainatta ve yaratımda, her şey birbirine görünmeyen sevgi enerjisi ile bağlıdır. Hiç kimse bir diğerinden kopuk ya da ayrı değildir, ancak bütün ve birleşik de değildir. Her biri kendi özgür iradesi ile tanzim olur. Hz. Mevlana insanın bu dünyada yaşarken bu ilahi düzeni fark edemediğini şöyle ifade eder;
“ Kör bir deveye benzersin… Boynunda yular seni çeker durur; fakat sen çekeni gör, yuları değil! Çekeni görsen dünya senin için aldanma yurdu olmazdı… ”
Her zaman üzerinde durduğumuz şey, başımıza gelenin ardındaki anlamı görmeye çalışmamız değil mi? İşte Hz.Mevlana bunu yaklaşık 650 yıl önce bu sözleriyle anlatmış zaten. Giden sevgili, kaybettiğimiz iş, başımıza gelen sıkıntı ve dertler, sağlığımız, maddi ve manevi tüm kayıplarımız bizi başka bir yöne çeken yularlarımız değil mi gerçekte. Bunların hepsi algımızın kısıtlanmış görüşünden kaynaklanmıyor mu? Yansıyanın akıl ile yorumlanması sınırlı kalmıyor mu? Başımıza gelenlere, çevremize baktığımızda, hala baktığımız şeyi görüyorsak, yanılsama içinde değil miyiz? İşte ilhamın, rüyaların, hislerin yani “hayatımıza ilahi dokunuşların” bize sunduğu fırsatları doğru değerlendirebilirsek, yani gönül gözümüzü kullanabilirsek dönüşü olmayan Aşk yoluna o zaman girmez miyiz? Bu soruları bir düşünün derim!...
Aşkla kalın,
Kartal ÖZAL
PDR ve Davranış Bilimi Uzmanı